Yemeğimizi Yediniz Dişiniz Aşındı
Necdet Baştoklu
Bir dostuma sordum: “En son hediyeyi ne zaman aldın?” “Hatırlamıyorum ki” diye bir cevap geldi. Geçenlerde küçük oğlum güzel ambalajlanmış, kurdelelerle bezenmiş bir kutuyu hediye diye getirdi. Özenle ve heyecanla açtım. Kutu bomboştu. Şaşkınlıkla ve hayretle yavrumun yüzüne baktım, muzip muzip gülüyor. Bir de sormasın mı: “Hediyemi beğendin mi?” Ben kem küm ederken o devam etti: “Babacığım babalar günün kutlu olsun. Kutunun içine dünyanın tüm sevgilerini doldurmuştum. Seni çok seviyorum.” Nasıl duygulandım anlatamam. “Aranızdaki muhabbet ve sevgiyi arttırmak için hediyeleşin” düsturuyla maddi kıymeti çok olmasa da küçük şeylerle hatırlamak ve hatırlatmak, değer verip, verilmek ne güzel değil mi?
Hediye bazen reddedilmeyen, gıyapta yapılan hoş bir dua, bazen gönle girme, gönül yapma olsa gerek. Bir arkadaşım anlatmıştı. İhtiyaç sahibi bir akrabasını her izinde, bayramda muhakkak surette ziyaret eder, ayni ve nakdi hediyeler takdim edermiş. Bir ziyaretinde ev sahibi ısrarla kalmasını istemiş. Güzel bir çay demlemiş, içmişler. Hoş da muhabbet olmuş. Müsaade alırken ev sahibi şunu söylemiş: “Haneme teşrif ettiniz ikram ve hediyeleriniz bir tarafa şu gönlümü aldınız ya o her şeye değdi.”
Aksi tablolar yok mu? Olmaz mı? Babalar günü münasebetiyle bir dostumun kızı babasına bir gül takdim etmiş. Babasının verdiği teşekküre bakar mısınız? “Bu ota kaç para verdin?” Ne manidar değil mi?
Yine bir arkadaşım anlatmıştı: “Güzel bir jest olsun diye mesai dönüşü hanıma bir buket gül takdim ettim. Teşekkür ve memnuniyet ifadeleri yerine ‘bu gülleri hangi parktan kopardın’ dedi.” Ne garip değil mi?
Bir muhabbet sonrası genç arkadaşlarımla “bugün akşam herkes babasının ve annesinin elini öpecek ve sizi çok seviyorum diyecek” kararını aldık. Ertesi gün çok güzel dönüşler aldık, fakat arkadaşın birinin yüz ifadesi çok farklıydı. Sebebini sorduğumda şunu söyledi: “Babam davranışımı çok yadırgadı ve ‘ne istediğini çabuk söyle2 diye başından savdı beni.”
Hediye ne olursa olsun -maddi ya da manevi, küçük ya da büyük- tazim ve hürmetle kabul edilmeli, olabiliyorsa daha güzeliyle mukabelede bulunulmalı. Hediye vermek için özel günler beklenilmemeli, devamlı suretle sebepler oluşturmaya gayret gösterilmeli.
Ecdadımızın iftara davet ettiği gariplere diş kirası adı altında “yemeğimizi yediniz dişiniz aşındı” diye zarf içinde hediye takdim etmeleri gönle girmek için ne hoş bir vesile değil mi?
GENÇ'ın Yazısı.