Yeni başlayacak bir dizinin sokak afişindeki slogan: “Oynamazsan kaybedersin.” Ben olsam okumazsan kaybedersin derdim. Okumazsan oyuna bile almazlar seni. Oyuncu olamaz, karşında bir muhatap dahi bulamazsın. Birileri için rakip olamadığın gibi paydaya giremez, özgül ağırlık da oluşturamazsın. Hayata dair bir derdin, iddian, sözün ve beklentin varsa –başka çaren yok- okuyacaksın. Bu, ötelere yönelik hedefler için de geçerli. Okuyacak, düşünecek, hazmedecek ve buna göre yaşayacaksın. Zamanla kendine ait bir “okuma”n olacak. Hayata buradan bakacak, olanı biteni buradan değerlendireceksin. Şahit oldukların “okuma”n ile çarpıştıkça dönecek yeniden okuyacak, yeniden düşünecek, yeniden duruşunu tanzim edeceksin. Bu böyle devam edip gidecek. Ne olacak sonra peki? Hayatını kitaba göre yaşamış olacaksın. Kitapsız gitmeyeceksin, daha ne olsun! Kitapla yaşadığın şu hayat şeref levhası olacak, kitaptan habersiz kitapsızların sefil ve sefih hayatları yanında gelecek nesillere miras kalacak. Ötelerde kitap ortaya konup da herkese “Okuyun bakalım” dendiğinde senin okuman gayet kolay olacak, çünkü zaten hep okumuş, okuduğunla amel etmiş, buna göre yaşamış, tecrübelerini dönüp tekrar kitapta aramış birisi olmaya gayret etmiştin. Burada okur ve okuduğunla amel edersen, şuna inan ki ötedeki “okuma”n kolay olacak. Sana bu dünyada ilk olarak “Oku” denmişti ve sen de okumuştun, bu kadar işte.

***

Elinizdeki sayı 24. sayı. İki sene bitti yani. İki sayı evvel “Ne yaptık, ne ettik, nasıl buldunuz” diyerek verdiğimiz anketten gelen cevaplarınızı aldık, değerlendirdik, başımız gözümüz üstüne diyerek yeni dönem hazırlıklarımıza başladık. Dergimizi zaten beğeniyor olmanız 25. sayımızda ortaya koyacağımız yeniliklere engel değil, çünkü biz biliyoruz ki siz bizi bunun için seviyorsunuz. (Yüreğimizde hissettiğimiz sevginizi zikretmek de tevazua engel değildir herhalde.) Üçüncü senemizin ilk sayısı daha hareketli, daha canlı ve daha samimi olacak, hiç şüpheniz olmasın. Kampanya hazırlıklarımızı da neredeyse bitirdik. Yeni dönemde yine hoşunuza gideceğini düşündüğümüz bir hediyemiz olacak, bununla ilgili bilgileri iç sayfalarımızda bulabilirsiniz.

***

Cafcaf bu sayısı ile bize veda ediyor. 17 sayıdır beraber olduğumuz sevimli ve neşeli ekimiz artık bağımsız bir dergi oluyor. Böyle olması gerekiyordu zaten. Nitelikli ve edepli mizahın öncüsü olmak gibi zor bir göreve soyunmuş Cafcaf bir gün zaten yuvadan uçacaktı. Bizlere Cafcaf’ın elinden tutarak agoraya çıkarma görevi nasip oldu, bunun için ne kadar şükretsek az. Bundan sonrası için başta Asım Gültekin olmak üzere bütün Cafcaf kadrosuna başarılar diliyoruz, yolları açık olsun. Cafcaf gidince yerine vereceğimiz eklerimiz olacak şüphesiz. Şimdilik her ay farklı bir ek vermeyi düşünüyoruz, bakalım zaman ne gösterecek?

***

Ramazan geldi, hoş geldi. On bir ayın sultanının hepimize, ülkemize ve bütün dünyaya hayırlar getirmesini niyaz ediyoruz. Kapak dosyamızda bu güzel ayı iyi değerlendirebilmek için ne yapılabileceğine dair tekliflerimiz var. Bunu aslında gürül gürül akan çeşmenin yanında duran boş testiyi suyun altına getirebilme çabası olarak okuyabilirsiniz. Diğer türlü kaybedenlerden, yani şu güzel ayı bomboş geçirenlerden olmak var ki bunun düşüncesi bile ürpertici.

Yeni dönemde yani üçüncü senenin ilk sayısında tekrar buluşmak ümidiyle Allah’a emanet olunuz.


Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.