Merve Büşra Kibritçi

Venezuela’da merak ederek girdikleri İslam Merkezi’nden Müslüman olarak çıkan çok yerli kardeşimiz var. Semaya açtıkları elleriyle onlar İspanyolca dualar ededursun, İslam’ı onlara öğretmek için bize çok görev düşüyor.

Direksiyonu fakir halkın iç içe yaşadığı “Barrio” isimli gecekondu bölgesine kırıyoruz. Binlerce derme çatma ev ve çöplerin arasından adeta başkent Caracas’ın öteki yüzü gösteriyor kendini. Ne devrim heykelleri, ne cesaretli söylevler… Bu mahallede gezerken aklınızdaki tek şey enseyi kollamak olmalı. Sokaklar pis, insanlar tekin değil, ölüm kol geziyor. İstatistiklere göre Caracas dünyanın en çok cinayet işlenen şehirlerinden biri. Uyuşturucu çeteleri, çamurlu yollar, tesisatçılar, motor gürültüleri… Hava kararmadan meydanlara, otellerin de bulunduğu güvenli, sakin mahallelere dönüyoruz.

Güney Amerika kıtasında Kolombiya, Brezilya ve Guyana ülkelerine komşu, petrol zengini, sosyalizm ile yönetilen bir ülke Venezuela. 23 eyaletten meydana gelen ülkenin tam adı Bolivarcı Venezuela Cumhuriyeti. Latin Amerika ülkelerini İspanyol boyunduruğundan kurtarma mücadelelerine öncülük eden General Simon Bolivar, bu kıtadaki iki ülkeye (Bolivya ve Venezuela) ismini yadigâr bırakmış. Türkiye’den vize istemeyen Venezuela’ya, İstanbul’dan direkt uçuş bulunmasa da, 1 aktarmayla ulaşım yaklaşık 16-20 saat arası sürüyor.

Bağımsızlığını 5 Temmuz 1830 yılında kazanan ülkenin darbelerden, askeri rejimlerden, kapitalist sermayeden kurtulması çok da kolay olmadı. Petrol rezervleri Suudi Arabistan’la yarışacak kadar bol bir ülke, kendini Amerika’nın kollarına atmak istemeyince ortaya Venezuela gibi bir ülke, Chavez gibi bir lider çıkıyor. Chavez bilindiği üzere her daim antiemperyalizm yanlısı söylemleriyle, ülkesinde sosyalizmi yaşatmaya çalışmasıyla, AB toplantılarında Bush’un konuşma yaptığı koltukta “az önce burada şeytan vardı” gibi cesur çıkışlarıyla tanınıyordu. Chavez’in İran eski cumhurbaşkanı Ahmedinejad’la olan dostluğu, birbirlerini kollamaları, Kuzey Kore’ye destek mahiyetindeki açıklamaları da sayıca az olan müttefikleriyle Amerika’ya verilen bir işaretti.

Hugo Chavez baba tarafından yerli bir melez, antiemperyalist görüşlere sahip mesleği askerlik olan bir liderdi. Halkını çok seviyor, onlara en iyi şekilde hizmet etmeye çalışıyordu. Adeta fakirlerin babası, hikâyelerdeki zenginden alıp fakire veren kahraman olmuştu. Göreve geldiğinde ülkesinin kolonyal geçmişinden kalma sömürge kalıntıları yığınlaydı. Öyle ki ülke topraklarındaki petrol rezervleri dünya listelerinde başları çekmesine rağmen hâkim güçlerin kendi aralarında bölüşmesiyle ülke bunun çok çok azından faydalanabiliyordu. Özelleştirmelerin çoğunu kamu malı haline getiren Chavez, hizmet sektörünü geliştirmek için çalıştı.

Latin Amerika’nın özgürlüğü için savaşan Simon Bolivar’ın izinden giden Bolivya başkanı Evo Morales, Kübalı devrimci Fidel Castro Chavez’in yoldaşlarıydı. Kübalı doktorların Venezuela köylerinde ücretsiz hasta baktıkları bir sistem de bu ülkeler arasındaki samimi ilişkiyi gösteriyor. 15 sene hükümeti yönettikten sonra Mart ayında kanserden ölen Chavez’in Suriye kalleşi Esad’a destek mahiyetinde selam çakmasını da bu kadar övgünün sonunda parantez olarak belirtelim. Chavez’den sonra hükümetin başına gelen Nicolas Maduro da Mısır’da yaşanan olaylar sonrası Mısır büyükelçisini geri çekerek zalimlerin karşısında olduğunu göstermiş oldu.

Venezuela’daki Müslüman nüfus yaklaşık 100.000 kişi civarında. Ülkenin birçok şehrinde İslam Merkezi (bunlara cami de diyebiliriz) var. Başkent Caracas’ta 1993’te Suud Hükümeti tarafından Cebelitarık’taki aynı isimli camiye kardeş olarak yaptırılmış olan Şeyh İbrahim Al İbrahim Camii var; ülkenin en meşhur ve büyük mescidi burası. Venezuela’nın Karayip’lerdeki Margarita Adası’nda genellikle Lübnanlı Şiiler çoğunluğu oluştururken Caracas’ta Sünniler yoğun. Venezuela’da merak ederek girdikleri İslam Merkezi’nden Müslüman olarak çıkan çok yerli kardeşimiz var. Semaya açtıkları elleriyle onlar İspanyolca dualar ededursun, İslam’ı onlara öğretmek için bize çok görev düşüyor.

İnka’ların başkenti Machu Picchu’nun kurulduğu, Quechua (Keçuva)’ların yaşadığı derin vadilerin bulunduğu, hörgüçsüz bir deve türü olup yünleri için beslenen alpakaların otlandığı And dağları; ortalama 4000 m yüksekliğiyle Güney Amerika kıtasının batısında 7000 km boyunca uzanarak toplam 7 farklı ülkenin sınırları içerisinden geçer. Venezuela’dan başlayıp Arjantin’de son bulan bu görkemli dağlar yüzyıllar boyu Güney Amerika’nın yerli halkı Kızılderili kabilelerin yaşadığı mekân olmuştur. And Dağları’nda yaşayan yerli halk tütün, pamuk ve kahve üretimiyle geçimini sağlar. Ayrıca yasak olmasına rağmen yerli halk Coca bitkisini kendisi için kokain üretiminde kullanır.

Dünyayı gezen çoğu kişi Amazon havzasına övgüler yağdırmadan geçemez. Venezuela’dan geçen Amazon ormanları da, insanın kâinatta aslında ne kadar küçük olduğunu belleten manzaralara sahip. 1 kilometre yüksekten düşen Angel Şelalesi hiç şüphesiz bunların başında yer alıyor. Dağcıların 9 buçuk günde tepesine çıkıp 1 buçuk günde aşağı inebildikleri, Amerikalı pilot Jimmie Angel’ın Güney Amerika semaları üzerinde uçarken keşfetmesiyle batı dünyasının haberdar olduğu Melek Şelalesi 979 metre uzunluğunda. 800 küsur metre boyunca çılgın suların hiç bir engele çarpmadan aşağı indiği dünyanın en büyük şelalesinde, suların yere ancak buğu tabakası olarak ulaşabildiği söylenir.

Güney Amerika kıtasındaki 13 ülkenin 10 tanesinde İspanyolca konuşulmakta. Ülkelere göre sayıları farklılık arz etse de, Karayip Adaları ve Orta Amerika ülkeleri de dâhil olmak üzere bu topraklarda yaşayan Müslümanlar var. Kilometrelerce uzağımızdalar, hallerini bilmiyoruz, dillerini bilmiyoruz. İspanyolca, bu insanlara ulaşmamız için bir anahtar dil. Önce Müslümanlara ulaşmak, sonra yeni Müslümanlara kavuşmak için…

Buenos Dias Venezuela: Günaydın Venezuela!


GENÇ'ın Yazısı.