Kalbin de Kurbanı Vardır
Ömer Dursun / Genç Haber Merkezi
Hz. İbrahim’in (a.s) oğlu İsmail’i (a.s) Allah’a kurban etmesinden bu yana asırlardır İslam dünyasında ihya edilen kurban mevsimine yaklaşmış bulunmaktayız. Allah’a kurbiyette bulunmanın, onun emirlerine teslim olmanın mutluluğunu ve sevincini yaşıyoruz. Kurban ettiğimiz hayvanlar, ayette (Hac 22/37) zikredildiği üzere Allah’a ulaşmıyor, ona ancak bizim takvamız ulaşıyor. Bir anlamda Allah’a teslimiyeti ifade eden, takva iklimine giriyoruz. Her bayramda olduğu gibi bu bayramda da ubudiyetimizin sembolü olan kurbanlarımızı kesecek, sıla-i rahim yapıp büyüklerimizi ziyaret edecek, küçüklerimize hediyeler alarak, eş ve dostlarımızla mutlu anlar yaşayacağız.
Bir türlü hatırlamadığımız, kendisine hediye almadığımız, aslında her daim ziyarette bulunarak hatırlamamız gereken fakat bir bayramda olsa ziyarette bulunmadığımız bir sıla-i rahimimiz daha var, o da sıla-i kalbimizdir.
"Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa bütün vücut iyi olur. Eğer o bozulursa bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası “kalb”dir." (Buhârî, Îman, 39)
Bu hadiste de bahsedildiği gibi kalp maddi hayatımızın merkezi olduğu kadar manevi hayatımızın da merkezidir. Yaptığımız ibadetlerin ve bu ibadetlerinKu ihyasında hissettiğimiz duyguların, düğüm noktası kalptir.
Teslimiyetin en büyük nişanesi olan kalb-i selimin de bayramlar da olduğu gibi her daim mutlu ve huzurlu olabilmesi için kendisini kuşatan manevi hastalıklardan temizlenmiş olması gerekmektedir. Bu manevi hastalıklar bireylerin Allah’a kurbiyetini engelleyen setlerdir.
Allah’a manevi olarak yakınlaşmak için kalpteki bu hastalıklarında bir kurban misali teker teker kesilip, kalple olan bağlantılarının sona erdirilmesi ve kalbin ilahi huzur iklimine hazır hale getirilmesi gerekmektedir. Böylece halis ve temiz bir kalp Allah’la manevi bir yakınlık kurmuş olur. Allah’la manevi yakınlık kurmamızı engelleyen ve kalbimizde bulunan hastalıklardan başlıcaları; öfke, kin, hased, cimrilik, riya, kibir ve gururdur. Öncelikle her gün kalbimizi ziyaret ederek bu hastalıkların kalbimizin kapısını çalıp çalmadığını kontrol etmeliyiz.Eğer bunlardan biri ve bir kaçı kalbimizden içeri girmişse, Hz. Peygamber’in (s.a.v) şu tavsiyelerini dinleyerek bu hastalıkları tedavi etmeye çalışmalı, kalbimize her gün bir bayram neşesini ve sevincini yaşatmalıyız.
Öfke denizinin dalgaları kabarıp kalb-i selimin kıyılarını dövmeye başlayınca, ‘’Öfke şeytandandır, şeytan da ateşten yaratılmıştır, ateş ise su ile söndürülmektedir; öyleyse biriniz öfkelenince hemen kalkıp abdest alsın." (Ebu Davud, Edeb 4)
Hased ateşinin alevleri körüklenip önüne gelen bütün iyi dilek ve temennileri yakıp yıkan bir alev topuna dönüştüğünde ise, "Hasedden kaçının. Çünkü o, ateşin odunu yiyip tükettiği gibi, bütün hayırları yer tüketir." (Ebu Davud, Edeb 52,)
Cimrilik bıçağı veren eli kesip hayır ve şefkat kanallarını kuruttuğu zaman,"Sıkılık huyundan kaçının. Zira sizden önce gelip geçenler bu huy yüzünden helak oldular. Şöyle ki: Bu huy onlara cimrilik emretti, onlar hemen cimrileşiverdiler, sıla-ı rahimi kesmelerini emretti, hemen sıla-ı rahimi kestiler, doğru yoldan çıkmayı (fücur) emretti, hemen doğru yoldan çıktılar."(Ebu Davud, Zekât: 46)
Riya dikeni kalp gözünü kör edip ilahi hikmet kapılarını kapattığında ise, "Kim alim geçinmek, sefihlerle münazara yapmak ve halkın dikkatlerini kendine çekmek gibi maksatlarla ilim öğrenirse Allah o kimseyi cehenneme atar." (Tirmizi, İlm 6)
Kibrin, ayaklarımızı yerden kesip yukarılardan baktırmaya başlamasıyla, "Kalbinde hardal tanesi kadar iman bulunan bir kimse cehenneme giremez. Kalbinde hardal tanesi kadar kibir bulunan kimse de cennete giremez."(Müslim, İman 147)
"Kalpler ancak Allah’ı anmakla huzur bulur."(Rad 13/28)
Manevi hayatın dinamosu olan kalp huzura erince bütün içsel acılar, sancılar şifa bulur, sükuna erer. Çünkü her şeyin başlangıcı ve sonu Allah’a çıkar. “Allah” deyince eylemler, fikirler, hissiyatlar, korkular, ümitler son durağına erişmiş olur. Kalpler Allah’ın dışında hangi dünya nimetine yönelirse yönelsin, hangi arzuya ulaşırsa ulaşsın daha ötesi bulunduğundan hiçbirinde karar kılamazlar. Ancak daha ötesi olmayan Allah’a ulaştıklarında onda karar kılarlar, huzura ve saadete ererler.
Bu bayramda kalbimizinde kurbanının olduğunu bilincine vararak, kalbimizdeki manevi hastalıkları selim bir kalbin teslimiyeti için kurban etmeye çalışalım. Ulvi olan uğruna süfli olandan vazgeçerek kalbimizi sahibine teslim edelim.
Allah kalbinizin kurbanını kabul eylesin. Kalp bayramınız mübarek olsun…
GENÇ'ın Yazısı.