Fulya Özkar

İlk Emir; OKU!

Kendini oku!

Evreni oku! Ve Yaradan’a ulaş!

Bil kendini ve yaradılışını; Anla ki bize verilen beynin, idrakin, düşüncelerinin, enerjinin, duyguların, ruhun gücünü gör! boşuna ve boş değil bu işaretler.

Kendini göremez, idrak edemezsen yaratılışının kıymetine yazık edersin, yani nefsine benliğine zulm etmiş olursun..

Zulüm, enfüste olur…

Enfüsteki zulüm, “nefsinin hakkını vermeyip”, “bilincini “ALLAH”tan mahrum bırakmaktır”!.

"Nefs"in hakikatı, "İlâhi esmaların işaret ettiği anlamlar ve bu ilâhi isimlerin hakikatı olan "Zâtî" Hakikat"tır!

Gerçekte, kişinin, "kendi hakikatini tanıyamaması, bilememesi, bunun hakkını yerine getirememesi", Din dilinde, tasavvufta "Nefs’e zulmetmek” olarak târif edilir...

Vechler (yüzler), Hayy ve Kayyûm`a zillet ile boyun eğmiştir... Bir zulüm yüklenen (halife oluşunu fark edemeden vefat eden) kimse hakikaten kaybetmiştir.

Düşünce Tarihinde de Sokrates`in felsefeye kazandırdığı yeni yönü ifade eden “kendini bil” sözü dış dünyayı, evreni, doğayı araştırmadan önce kendimizi araştırmamız gerektiğini düşünüyor ve felsefeyi doğanın araştırılmasından yani fizikten kendimizin araştırılmasına yani ahlaka yöneltiyor.
 
Platon`un hocası Sokrat`ın öğretisinde, Efsanelerdeki Atlantis’te, Kadim Mısır’da, Eski Şaman eğitimlerinde, Kızıldereli kültüründe, Uzak doğu`da, Anadolu Tasavvuf okullarında, Sufi dergahlarında...
 
"Kendini bil" yani “yaratılışını ve bu ilmi idrak edebilme yeteneğini gör” her Yolda, her Yolcuya söylenen, bir öğüttür diyebiliriz... Büyük bilgin Sokrates "Kendini tanı o zaman evreni ve başkalarını tanıyacaksın" derken, insanın kendini tanıma yolculuğunun evreni tanıma yolculuğuna genişleyeceğine işaret etmiş. Aslında hangi öğreti olursa olsun, hangi düşünürün sözüne bakarsak bakalım kendimizi bizim iç yolculuğumuzda yandaş olacak tek bir hakikat ile karşılaşıyoruz. Kendini tam anlamı ile bilen kişi, kendi vicdanını yaratan gücün tecellisini idrak edecektir. İşte yaşamın felsefe taşı, ana teması her ruhun kendi içselliğidir.
 
Kur`an-ı Kerim “ALLAH`ı unuttuğu için ALLAH`ın da onlara nefslerini /kendilerini unutturduğu” insanlardan bahseder. Yani Rabbimiz`i bilmek, kendimizi bilmenin adeta bir ön şartıdır. Çünkü ben bilgisi, doğru tanımlandığında bizi benlik duygusuna, tekebbüre değil, asıl geldiğimiz kaynağa götürür. Bu kaynak ilk ve son tahlilde ALLAH olduğu için, kendimizi bilmek, Rabbimiz`i bilmek yolunda atılmış önemli bir adımdır yani kendimizi bilmemek yaratılışımıza yaptığımız en büyük ihanettir ve zulumdur. Öyle ki yaratılışımızın esası olan esmaların tecellisi meleklerden ve diğer yaratılmışlardan üstün kılar yeryüzü halifesini yeryüzünde bu görevi yapabilmek için verilen esmaların üzerimizdeki tecellisini görmemiz gerekir ki bunun için düşünmeye, okumaya ve bize verilen ve idrak edilmeyi bekleyen ilme ihtiyacımız var.
 
Kendimizi ve evreni okuyarak idrak edebilme temennisiyle...


GENÇ'ın Yazısı.