Değiştirileceeek.!.!. Değiştirrr.!.!.
Bizim neslimiz çileli bir nesildi. Bu sözü çok duydunuz. Kabûl.
Farklı bir şey söylemiyorum. Muhakkak. Bizden bir-iki nesil öncesinin, yâni ablalarımızın, ağabeylerimizin, ebeveynimizin bizlere söylediğini ben de sizlere söylüyorum.
Şüphesiz insan için değişme ve gelişme pek tabiî kanunlar. Birşeyler şüphesiz değişiyor ama esâs mesele değişmeyen, bir türlü değişmek bilmeyen, etrafında mânâsız bir koza örülüp tabu hâline getirilen şeylerde.
Mesele bizim kördüğüm olmuş, bir türlü çözemediğimiz mesele ötesi meselemiz.
Hükümet’in yapmış olduğu ve devamının geleceğini vaat ettiği ıslahatlar işte bu değişmezlerin bir-ikisini değiştirdiği için çok mühim.
Bu değişikliklerin en mühimi ve hakikaten tarihe geçecek olanı “And”ın kaldırılışıydı.
Neslimiz ant kelimesini çok duymuş, çok zikretmiş, çok tekrar etmiş bir nesildir. “Öğrencilik döneminizde size en eziyet veren şey nedir?” diye sorsalar, hiç düşünmeden “soğuk kış günlerinin soğuk sabahlarında, okul bahçesinde hiç kıpırdamaksızın – bütün talebe – Ant’ı okuyuşumuzdur,” diye cevap verirdim.
Hiçbirimiz bundan hazzetmez, sıkılır, ama hiçbirimiz de hocalarımıza bunun gereksizliğini söyleyemezdik.
Söylese miydik?
Kimin haddine düşmüş? Ne yaparlardı adamı!..
Islahat Paketi’nin ilân edilmesinden birkaç gün sonra, And’ın yazarı Galip’in torunu biz çilekeş talebenin dile getiremediği hazin gerçeği bir çırpıda itiraf edecekti.
Ona sorarsanız, bu ant çok daha evvel kaldırılmalıydı.
El Hakk!...
Ne var ki, kaldırılmamış, olan yine bize olmuştu. Yuh olsun bize ki, bir tekimiz dahi, tez davranıp “Kral Çıplak!” diye haykıramamıştık.
Ant kalktı, iyi de oldu ama daha bir sürü tedrisat angaryası tam-gaz sürüyor; sanki bir kışlada imişçesine “Rahat, hazır ol” komutlarıyla hizaya sokulan öğrenciler eve varıp bel-omuz büken çantalarını bir kenara fırlattıktan sonra, harıl harıl kitap-defter kaplama faaliyeti içine giriyorlar.
Kitap kaplamak, kitabın kapağından, isminden, muhteviyatından rahatsız olunan Şef ve Savaş dönemlerinin iktisadî ama yakışıksız bir tedbiri olarak o dönemin zihniyeti tarafından belki anlaşılabilir, kabullenilebilir, ama 2000’lerin akıllı telefon ve bilgisayarlarla berraklaşmış zihniyeti tarafından asla anlaşılamaz, asla da kabullenilemez.
Kitap kaplamak herşeyden evvel kitabın ruhuyla çelişkilidir. Kitaba yapılacak en büyük ihanet ona bir kılıf uydurmaktır.
Artık hiçbirşeye kılıf uydurmayalım. Sözümüzü dosdoğru söyleyelim. Birşeyler değiştirilecekse, zamanı gelmiş ve hatta geçmişse, hiç düşünmeden, bir ân tereddüt etmeksizin, değiştirilmesine gayret edelim.
Tıpkı bir kışlada imişçesine, mutlak bir itaat gerektiren bir komutla:
“Değiştirileceeek!! Değiştirrr!!”
Diyelim.
GENÇ'ın Yazısı.