İran’ın yeni cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ile başlayan ABD-İran yakınlaşmasının muhtemel sonuçları gündemdeki yerini koruyor. ABD-İran yakınlaşmasından en çok kimin rahatsızlık duyacağı ya da ABD İran yakınlaşmasının ne oranda gerçekleşeceği? İran’ın ne gibi tavizler vereceği? gibi sorular tartışılıyor. Bu noktada bir başka soruyu daha sormak mümkün; Düne kadar “Büyük Şeytan” diye tanımladığı ABD ile yakınlaşabileceği gösteren İran, acaba ortadan kaldırılması gereken habis bir ur gibi gördüğü İsrail’e karşı da bir açılım gerçekleştirebilir mi?

Çok zor. Hatta imkansız. Nedenini geçen yıl Haaretz gazetesinde Aner Shalev imzalı ‘İsrail ve İran: Ebedî Müttefikler’ başlığını taşıyan makaleden okuyalım. Zaman Gazetesinden Ali Ünal’ın köşesinde yer verdiği söz konusu yazıdan biz de küçük bir alıntı yapalım. Bakın İran-İsrail yakınlaşmasının imkansızlığını İsrailli bir yazar zaviyesinden dinleyelim. Ortadoğu’da olup biteni daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacak yazıda Shalev bakın neleri dile getiriyor;

“İran, İsrail’e ölesiye muhtaç. İsrail olmasa, İran onu icat eder. Bundan dolayı da, İran için İsrail daha uzun yıllar yaşamalıdır. Ayetullahların rejiminin İsrail karşıtı çılgın retoriği kitleleri asıl meselelerinden uzaklaştırıyor. İçeride gerilimi düşürmek için şeytanlaştırılmış haricî bir düşman gibisi olamaz. İran, bunu bütün beklentilerin üstünde olarak başarıyor. İsrail, İran’a yardım ediyor. İran’a saldırının eli kulağında olduğu tehditleri, Ayetullahların rejiminin tekerleklerini yağlıyor. Diğer yandan, İsrail de ölesiye İran’a muhtaç. İran olmasa, İsrail onu icat eder. İran, İsrail için daima var olmalıdır. Nefret ve düşmanlık söylemleri, bilhassa sağcı iktidarlar için etkili kontrol mekanizmaları olmuştur. Netanyahu’nun İran karşıtı çılgın retoriği, kitlelerin dikkatini asıl problemlerinden uzaklaştırmaktadır. İran’ın İsrail’i tehditleri, Netanyahu hükümetinin tekerleklerini yağlıyor.”


Beytullah Demircioğlu'ın Yazısı.