Modern cinayetler çağında yaşıyoruz kardeşim. Öldürmek artık çok boyutlu. Çok boyutlu ölümlere hayır, kardeşim. Bu hayat benim. Kısa parçacıklarına dahi olsa hayatıma müdahale edilmesini istemiyorum.

Eskiden bir kere ölürdü insanlar. Modern insan bin bir kere öldürülüyor kardeşim. Elinden alınmış her an, modernizme teslim ettiğin her an hayatına bir son veriştir. Bilincinin, yüreğinin, vicdanının uyuşturulması amansız bir ölümdür.

Modern dünya ve şeytan... Ne farkı var. Ah, şeytan ne kadar da bilimdışı bir kelime! Nasıl da uyumlu bir şekilde ateşe taşıyorlar bizi. Nasıl da keyifli gidiyoruz ateşe. ‘Ateş?.. Var mı öyle bir yer?’ dedirtiyor içimizde bir ses değil mi?

Cehenneme taşıyan araçlar ne kadar da eğlenceli ve kendilerine Hakkın temsilcisi misyonunu yüklenenler ne kadar da sıkıcı, dar kafalı ve zevksiz görünüyor...

Sözü sinemaya getirmek derdindeyim. İğrenç bir sömürü. İğrenç ama takındığı maske ne kadar da müthiş, etkileyici, eğlenceli değil mi...

Vizyona giren filmler nedense hep güzel değil mi kardeşim. Macerası, ironisi, gerilimi, bilim-kurgusu, cinselliği ile... Gerçi siz cinselliği için seyretmiyorsunuz canım(!) Hatta bazen rahatsız da oluyorsunuz, utanıyorsunuz değil mi. (Pardon sinema alışkanlığına kapılmadan önceki ilk filmlerde mi kaldı dediniz bu utanma duygusu, sonrası kanıksadınız mı cinselliği, yadırgamaz mı oldunuz öyle şeyleri...) Ama şeytan sadece cinsellikte gizli değil ki canım. Sana hakiki güzelliği unutturan her güzellik lanetlenmelik değildir de nedir?! Modern çağın Hasan Sabbahlarının uyuşturucu hapları ne kadar da zevk verici, ne harika bir hızla yayılıyor, nasıl da sınır tanımaz, ne kadar global!!

Sektörleşen sinema sanat değildir arkadaşlar...

Bir aldatmacadan ibarettir. Bir ‘oyun ve eğlenceden’ ibarettir.

Sektör sinemasını izlemek vahşete ortak olmaktır, sanatla ilgilenmek değil. O filmlerde ne büyük teknik numaraların döndüğünün farkında olmadığımı sanmayınız. Bunların bir beceri olduğunu takdir edemediğimi de düşünmeyiniz lütfen. Fakat benden azmanların gücüne hayran kalıp onları beğenip onlara boyun eğmemi beklemeyin.

Sinema günümüzde büyük bir sömürü şebekesidir ve bu şebeke gerçek sinema sanatçısının, hakikate duyarlı sinema sanatçısının başında büyük bir engeldir. Sanatçı sinemacımız ya büyük kazançları tercih etmek durumunda hisseder kendini ve alışılagelmiş kalıplardan birini kullanarak yapar filmini; yani sıradanlaşır ya da her türlü güçlüğe, zorluğa göğüs gererek idealindeki filmi gerçekleştirmeye çalışır, bunun mücadelesini verir. Zoru tercih eden yönetmen o kadar az ki..

Sen... Modern birey haline dönüşen, dönüştürülen, modern bireye dönüştürülmesine ses çıkaramayan insan kardeşim!

Modern dünyanın bol reklamlı, cilalı imajlarına kendini kaptırabilirsin, bu ‘vahşet’e seyirci kalabilirsin, özgürsün. Tercih elbette senin. Konformizmin kucağına oturabilirsin. İmrenerek modern yaşam tarzına ayak uydurmaya çalışabilirsin. Tercihini gerçekten bilinçli yapacak olsan sana bir şey diyemem... Ama bir de saf niyetlerle, sorgulamadan, cilaya kanarak, yavaş yavaş konformistleşerek, modern-batılı, pozitivist yaşam tarzının etkisi altına giren kardeşlerim de var... Onlara ne diyebilirim... Onlara farkındalık nasıl hissettirilebilir. ‘Seyretme kardeşim! Seyretmek; seyirci kalmak suça ortak olmaktır. Seyretmek edilgenleşmektir ve bu da suça ortak olman sonucunu doğurur. Modern insanı, yani şeytana teslim olmuş insanı, en iyi ifade eden resim ‘bilgisayar, televizyon karşısında oturmuş kalmış bir insan resmidir.’ desem ne kadar anlatabilirim derdimi?!

Bilemiyorum... Rabbim, sen bildir. Gözyaşlarımızın onların gözüne, gönlüne etki etmesini nasib et... Onları ve bizleri anlık gafletten dahi koru Rabbim! Gözümüzü kaydırma!...


Asım Gültekin'ın Yazısı.