Bir zaman sonra bankalar alnına dövmeyle reklam alan insanlara para vereceğini açıklarsa ne yaparız. Örneğin şu kadar para alacaksın, alnına banka reklamı yazacağız, otuz yıl böyle gezeceksin derlerse ne yaparız? Korkunç değil mi?

"Dövme yapılan boya aslında derinin altına zerkedildiği için abdest almanızda sakınca yoktur, efendim olur mu öyle şey, tabi ki dövme yapan bir insan abdest alamaz hatta hayatı boyunca cenabet gezer.” tartışmalarını hepimiz duymuş olsak da müsaadenizle ben bu meseleye farklı pencerelerden bakmak ve gelecekte başımıza gelebilecek tehlikelerden bahsetmek istiyorum…

Dövme; cahiliye devrinde insanların kavmini, kabilesini, sülalesini, aşiretini, sülalesini, sınıf farkını belirten bir nevi logoydu. İslâm geldikten sonra; insanların, soy, sop, sınıf farkı, ırkı ile övünmesi yasaklandı. Onlar birbirlerini “alınlarındaki seccade izi”nden tanıyacaklardı. Beden bizim vitrinimiz, tabelamız değildir, sahibi vardır.

Beden; insanlara emanettir. Ruh, sahibine giderken beden kendisine yapılan zulümlerden davacı olacak. Örneğin; elinle, dilinle, ayağınla, gözünle işlediğin suçlara karşı uzuvlarımız bizi Allah’a şikâyet edecekler.

Eski Hıristiyan hacılar da Kudüs’e giderken hacı olduklarını gösteren dövmeler yaptırıyorlardı.

Sigarayı haram etmekte gecikmeyen âlimlerimiz dövmenin; haram mı, günah mı, mübâh mı olduğuna karar veremiyorlar maalesef…

Günümüzde bazı histerik; dikkat çekmek isteyen, aşağılık kompleksi olan gençler dövme yaptırarak var olmaya çalışıyorlar. Gizli bölgelerine yaptırdıkları dövmeleri görmek için de çapkınlıklarını ilerletmek zorundalar. Bir defasında Yüksel Caddesi’nde konuşan iki genci istemeden duymuştum: “Eğer senden istediğim şeyleri yaparsan oradaki dövmemi gösterebilirim sana…” Oğlanın “Hadi ya!” diyerek son sürat koşup gittiğini hatırlıyorum…

Geçici dövmenin tövbesi mümkün olabilir ama kalıcı dövme büyük hata. Gençler âşık oldukları ilk kızla evleneceklerine inanıp bedenlerine sevdikleri kızın ismini kazıtıyorlar. Oysa hayat büyük bir maratondur. Herkes ilk sevdiğiyle evlenseydi, oh hooo... İşte o kızın ismini kazıttığınız yer var ya? Eşiniz tarafından cehenneme çevrilecek, ömür boyu mutlu olamayacaksınız… Beden öyle bir emanettir ki, dövmeyle “Allah” bile yazamazsınız. Dövmeyle yazılmış Allah, put olur!

Koluna “Mustafa Kemal Atatürk” yazdıran arkadaşlar görüyorum, keşke yazdırmadan evvel biraz düşünselerdi. Büyük bir toplumsal kaosta, fikir değişikliğinde ne yapacaklar? Ya da insanoğlu gençken sevdikleri şeyleri orta yaşlarda sevmeyebilir. Gençken sanat müziği, türkü sevmeyen gençler yaşlanınca sanat müziğinden başka şey dinlemiyorlar, buna ne demeli…

Örneğin ben, birkaç yıl öncesine kadar ateisttim. An geldi, hidayet nasip oldu bütün geçmişimi rafa kaldırdım, sevdiğim şeylerden utandım. Düşünün ki o yıllardan kalma bir dövme vücudumda kalsaydı ben ne yapardım?

İnsan gelişir, sinirlenir, üzülür ve inançları değişebilir. Bu yüzden “Allah” yazdırsanız bile bir gün ateist olmayacağınız ne malum? Dinden çıkmayacağınız garanti mi? Bu garantiyi verdiyseniz, ahiretteki mahkeme niye var?

Kıymetli kardeşlerim; korkunç düşünceler geliyor aklıma… Mesela bir zaman sonra bankalar alnına dövmeyle reklam alan insanlara para vereceğini açıklarsa ne yaparız. Örneğin şu kadar para alacaksın, alnına banka reklamı yazacağız, otuz yıl böyle gezeceksin derlerse ne yaparız? Korkunç değil mi? İnanın bu iş abartılırsa dediğim şeyler gelecek başımıza… Kapitalistler böyle fırsatları kaçırmaz, benden söylemesi…

Dövme; çözümsüz pişmanlıktır.

Bir kez yapılınca yapışıyor. O acı ve pişmanlıkla yaşamak zorunda kalıyoruz. Yapmayın, etmeyin, kendi eliniz ve paranızla bedeninizi dövmeyin. Kendini, bedenini Allah’ın yarattığı en güzel tablo olarak gören, onu kirletmez, emanetini saklar, Allah’a iade eder.


Bülent Akyürek'ın Yazısı.