Otizmin Tedavisi Yok!.. mu?
Umutsuz her hastanın alacağı reçetede, ‘çaresi ve ilacı yoktur’ cümlesinin hemen bir paraf üstünde, kalın siyah harflerle şu hadis-i şerifler yazılmalıdır: “Allah, şifası olmayan hiçbir hastalık yaratmamıştır.” ve “İhtiyarlık hariç her hastalığın bir çaresi ve ilacı vardır.”
Hastalıkları sınıflandırmaya kalksak, sizce hangisi en çok umutsuzluğa götürür: Ölümcül olan ve olmayan hastalıklar diyerek gruplandırmak mı; yoksa çaresi olan ve olmayan hastalıklar diye sınıflandırmak mı? Her ne kadar ölümden korksak da, ölümcül hastalıklar düşünüldüğünde, eğer tedavi yöntemi varsa ne kadar umutsuzluk verebilir ki? Örneğin, ‘Kara Veba’ en meşhur ölümcül hastalıklardan biridir. Orta Çağ’da Avrupa’nın neredeyse üçte birinin yok olmasına sebep olan hastalık, günümüzde görülmeyecek kadar azalmış; aşı veya antibiyotiklerle tedaviler üretilebilmiştir. Ancak yine de Orta Çağ’ı düşündüğümüzde, ‘çaresi olmayan’ hastalık türünden kabul edilebilirdi.
Aynen böyle de, belki umutsuz her hastanın alacağı reçetede, ‘çaresi ve ilacı yoktur’ cümlesinin hemen bir paraf üstünde, kalın siyah harflerle şu hadis-i şerifler yazılmalıdır: “Allah, şifası olmayan hiçbir hastalık yaratmamıştır.” (Ahmet b.Hanbel: 4278) ve “İhtiyarlık hariç her hastalığın bir çaresi ve ilacı vardır.” (Buhari: 10/113).
Bu hadisleri tefekkür ederken aklımın bir köşesinde hep şu soruyu muhafaza ettim: Peki ya kalıtsal yani genetiksel hastalıklar? Çünkü şiir yazarken sevmediğiniz bir dizeyi silebilirsiniz; fakat doğmamıza ve yaşantımızın her döneminde bizi biz yapan özellikleri kazanmamıza vesile olan ve trilyonlarca hücremizde bulunan, üç milyar harflik Mesnevi’mizi yani genetiğimizi yeni baştan silip düzeltmemiz neredeyse imkânsızdır. Ve biz, hücrelerimizde hangi beyitler yazılıysa onu okumak zorundayız. Başka bir deyişle, Efendimiz’in ‘çaresi olmayan’ genetiksel hastalıklarımıza müjde olan hadisleri çerçevesinde, bilim tedaviler üretene kadar, kalıtsal hastalıklarımızla yaşamak zorundayız.
İşte bunlardan biri ve belki ‘şifa’ cümlesini kurarken ‘ama bu kalıtsal bir hastalık; yani çaresi olmayanlardan’ cümlesinin bilinçaltınızda zonkladığı bir hastalık da otizm hastalığıdır. Yaklaşık iki metre olan DNA’mız, her hücremizin çekirdeğinde (ki küre olarak düşünüldüğünde yarıçapı yirmi nanometre; yani iki metrenin on milyarda bir boyutundaki küçük bir yerde) kromozom denilen eski teyp kasetleri şekline benzer biçimde muhafaza edilmektedir. Ve her hücremizde böyle kırk altı kaset bulunmaktadır. Otizm hastalığı da hastanın bütün vücut hücrelerindeki trilyonlarca on beşinci kasetin anormalliklerinden kaynaklanmakta yani tamamen kalıtsal bir özelliğe sahip olmaktadır.
Otizm’e Parazitlerle Tedavi Umudu!
‘’Otizm, üç yaşından önce (fark edilmeye) başlanan ve ömür boyu süren, sosyal etkileşime ve iletişime zarar veren, sınırlı ve tekrarlanan davranışlara yol açan, beynin gelişimini engelleyen (kalıtsal) bir rahatsızlıktır.’’ Ancak son zamanlarda yapılan çalışmalarda ‘çaresi olmayan’ bu hastalığın perdesine umut ışığı düşmeye başlamıştır. Merve Şanlı’nın röportajında, İslam dinimizin otizmli çocuklara bir aylık kısa bir sürede tatbik edilmesiyle elde edilen şaşırtıcı seviyedeki tedavi edici özelliğinden bahsedilerek otizmli çocuklara sahip olan ailelere bir umut ışığı hatta nuru olmuştur (Otizm, bir hastalık değil, farklılıktır!, Genç Dergisi, Haziran 2013).
Bununla birlikte yakın zamanda güzel bir tedavi haberi daha alabiliriz. Bu kış İsrail’de ve gelecek yıl Amerika’da otizmli çocuklar üzerinde denenmeye başlanacak tedavi yönteminde, otizm bir parazit türüyle iyileştirilmeye çalışılacak. Coronado Biosciences ilaç şirketi, üzerinde çalıştığı parasiteleri (TSO: Trichuris suis ova, CNDO-201) otizmli hayvanlara enjekte ederek bağışıklık sistemini dengelemeyi başardığını ve otizmin beraberinde gelen vücut anormalliklerinde yüksek oranda azalma elde edebildiklerini aktardılar. İnsana enjekte edildiğinde çoğalmayıp sistemik bir rahatsızlığa neden olmayacak şekilde geliştirilen bu parazit türü vesilesiyle otizm, Multipl Skleroz ve Chron Hastalığı gibi umudu yok denecek kadar az olan hastalıklara tedavi yöntemi olarak birkaç yıl içerisinde sunulabilir. Ve ‘umutsuz’ bir hastalık daha hadis-i şerifin manasındaki ecza raflarında yerini alabilir.
Cihan Taştan'ın Yazısı.