Yunus Emre Gürcan

Batı dünyasının gerisine düştüğünü kabullenen Osmanlı İmparatorluğu, geleceğe yatırım yapmak için gençlerini Avrupa’ya göndermiş, bu seyahatler neticesinde garbın ilmini devletin kadim topraklarına getirmeyi amaçlamıştır. Ancak Tanzimat devrinin de mimarlığını üstlenen bu öğrencilerimiz Fransa başta olmak üzere Avrupa’ya duydukları hayranlıkları neticesinde batının ilmini öğrenmek yerine “ithal” etme kolaylığına veya gafletine düşmüşlerdir. Böylelikle Fransızca`yı ve Fransız kültürünü kendi topraklarının köklü diline ve geleneklerine tercih eden bir zihniyet peyda olmuştur. Öncelikli olarak siyasette yer bulan değişimin etkileri, kuşkusuz ki edebiyatımızda da günümüze dek ulaşan sonuçlara sebebiyet vermiştir. O vakitlerden cumhuriyetin ilk devirlerine ve tabii günümüze ulaşan benzer tartışmalar yaşanmıştır. İşte Peyami Safa, “Kalemi elime aldığım günden beri Türkçe’nin müdafaası için yazdığım satırları birbirine eklesem İstanbul-Ankara şimendifer hattından uzun olur.” diyerek safını belli ediyor ve bu kitabında Cumhuriyetin ilk devirlerine tekabül eden münakaşaların şahitliğine sizi ortak ediyor. Geçmişi uzun, doğruları ve yanlışları bol, tarafları pek çok olan bir sürecin yaklaşık otuz yılına Peyami Safa’nın kısa ve öz, çarpıcı ve pek etkileyici kaleminden bakabiliyoruz.

Günümüzde dert yakındığımız, endişe duyup ikaz ettiğimiz veya fark etmeden kanıksadığımız sorunların aslında cumhuriyetin ilk yıllarında daha şiddetli yaşandığını görüyoruz. Yabancı kelimelerin dilimizi işgali, kelime dağarcığımızın giderek daralması, günlük hayatta bayağılaşma, argonun tabiileşmesi, yabancı hayranlığı ve usun bir süre boyunca halkla edebiyatçıları birbirinden ayıran mesafeler. Bahsi geçen durumlar Peyami Safa’nın elinde, geçen zaman ve anlayışları da kanıtlayarak hayat buluyor.

Kitabın en güzel ve şahsen çarpıcı yönü ise oldukça ironik. Türkçe’nin verdiği savaşları ve yaşam mücadelesini ön cephelerden dinlerken kurulan cümlelerin ve verilen fikirlerin zamanın aşındırıcı kuvvetiyle yıprandığını görmek üzücü.Sadeliği ve güçlü anlatımına hayran kaldığımız yazıların karşı koyduğu dil yozlaşmasına kurban gittiğini görüyoruz. Bahsettiğimiz durumu yine en iyi şekilde onun dilinden anlatabiliriz.

“İyilerini ve hakikilerini kastetmiyorum, fakat halk dili,halk şiiri, halk türküsü diye gazetelerden edebiyata ve mekteb kitaplarına kadar soktuğumuz laubali ve sırnaşık edanın aksi sadalarını bir maçta veya mekteb paydosunda duyarak şaşırmayalım. Ektiğimizi biçiyoruz. Bu, bir terbiye hasadıdır.” diyerek yakındığı yozlaşmayı tarif için kullandığı leziz tabirlere günümüzde pek ender rastlamak oldukça esef verici. Kısa cümlelerle büyük anlatımlar yapan ve dili bir eğitim aracı olarak gören Peyami Safa bugünkü maçları ve okul çıkışlarını görse ne düşünürdü acaba?

Dil topluma şekil veren en önemli kaynaklardan birisidir. Aynı yorumu yapan bu kitap, barış vakitlerinde de savaşılması gereken bir “kültür harbi” olduğunu söylüyor. “Türkçenin büyük davalarından biri de kuyruğu Tanzimat`ta ve kafası bugün aramızda olan bu engereği derhal gebertmektir. Bunun için de kültürlerini ecnebi mekteplerinden veya ecnebi mürebbiyelerinden almış olan bütün vatandaşlara anlatmaktır ki, bir yabancı dilin emrinde kalmakla bir yabancı orduya köle olmak arasında fark yoktur.” diyerek çarpıcı bir ikazda bulunuyor.

Peyami Safa, dilimizdeki bu sıkıntılara, pek çok başlı ayrı kutuplara, kültürümüzü ve kuşkusuz yaşantımızı etkileyen değişimlere dikkat çeken makalelerini topladığı bu kitapta, vaziyetin temel neticelerinden birisini münevverleri ortak payda da buluşturacak bir teşekkülün olmaması olarak görüyor. O zamanlarda gündemde olan “Fransız Akademisi”ne benzer bir oluşumun gerekliliği tartışmasına bu yorumu ile katılmış. “Bizim Akademiye benzer bir teşekkülden mahrum oluşumuz, aramızda anlaşma olmadığı için değil, aramızda anlaşma olmaması, akademiye benzer teşekkülden mahrum olduğumuz içindir”

Hülasa, dil ve kültür üzerine, eski zamanların yeni fikirleri ile ve Osmanlıca, Türkçe, Uydurmaca hususundaki muhteşem birikimiyle sizi alıp götüren sade yazıların bina ettiği bu kitap, ismini zikretmeye erindiğimiz pek çok sosyal bilim ve gündelik hayata farklı bakış açıları getirecek enfes bir hazine. Kuşkusuz ki her adem bir alem. Fakat asıl merak uyandıran şey, benim penceremden bu şekil görünen eserin sizin aleminizde neler uyandıracağı. Keyifli okumalar... 


GENÇ'ın Yazısı.