Gençlere Mühim Tavsiyeler
Site Özel
6992 okunma
Ömer Öztürk
Dilimizde son yıllarda yoğunlaşan kasıtlı “kısıtlama kampanyası” mucibince, düne kadar dilimizden düşürmediğimiz “tavsiye” kelimesi de giderek yerini uyduruk “öneri” kelimesine bırakmaya başladı. Güneri varken, ayrıca öneriye gerek yok diyor ve daima tavsiye kelimesini kullanmanızı tavsiye ediyorum. Bu girizgâh tavsiyesinden sonra sizlere hayatta yol göstereceğini umduğum, bayatî makamında birkaç mühim hayatî tavsiyeye geçmek istiyorum:
KÜREVÎ SERMAYEYE DİRENİN: Sermaye gruplarının hem kâr elde etmek, hem de cemiyeti fesada boğmak için neşrettiği reklamlara, bilboard ilânlarına kanmayın. Mezarlık duvarları bile bunlardan geçilmiyor. Bunları protesto edin. Çünkü bunlar bir süre sonra bilinçaltınızı esir alıyor. Yıllardır süren yoğun gayretleriyle aile yapımızı, toplumsal kıymetlerimizi yerle bir etmeye muvaffak oldular. Gıda piyasasına hâkim oldular. Ben bile artık uğraşamıyorum. Geçen gün, üç dakikada olup-biten soslu makarna satın aldım. Ne yaparsınız, eskisi gibi evlerde mantılar, börekler pişmiyor.
TELEFON ŞİRKETLERİNE KANMAYIN: Telefon bir iletişim aracıdır. Ondan başka şeyler beklemeyin. İşiniz gereği ses kaydı, kamera, fotoğraf, not defteri gibi unsurlara ihtiyaç duyabilirsiniz. Bu durumlarda fiyatı en makûl telefonları tercih edin. İkinci el alın. Hele hele telefonu bir imaj, bir prestij (itibar) unsuru olarak asla kullanmayın. Yapılabilecek en büyük hatayı yaparsınız. Geçenlerde bir gazetede okudum. Yeni çıkan bir telefon modeli için halk sabahın köründe sıraya girmiş. On iki ay sonra onun da modası geçer, ee, ne oldu? At yenisini al. Kullandığı telefonla, lap-topla v.s. ile önemli olmaya çalışan insan, olsa olsa esfel-i safilin’dendir. Ne var ki, gel de bunları gençlere anlat. Hele ortada bu kadar reklam bombardımanı varken.
OLAMAYACAĞINIZ HAYATLARA ÖZENMEYİN: Benim çocukluğumda olamayacağı hayatlara özenen insanların sayısı bir elin parmaklarını geçmezdi. Şimdi ise sürüsüne bereket. Sonra ortaya iki milyarlık cep telefonuyla otobüs kuyruğuna giren insan suretleri çıkıyor. La Fontaine’in şu masalı ne kadar da ibretengizdir: “Bir kurbağa bir de öküz varmış. Kurbağa hep öküzün avurdunu kuvvetle şişirmesine özenir dururmuş. Bir gün o da onun gibi yapmaya kalkışmış. Sonuç: kurbağa boğazı yırtılarak feci şekilde ölmüş.” Biz çocukken, şu masalı dinleyince şöyle bir titrer kendimize gelirdik. Şimdikileri Lafonten-Mafonten kesmiyor.
EV KREDİLERİNE İTİBAR ETMEYİN: Günümüzde maalesef insanın barınma sorunu da çok sömürülüyor. Ev almak bir hayal. Malum, insanoğluna erişemeyeceği, erişmekte zorlanacağı şeyler hep cazip gelmiştir. Hiç kimse bir kilo domates alabilmenin şükrünü eda edemiyor. Bunu bilen bankalar ellerinde bulundurdukları hazır para ile vatandaşa ev kredisi veriyor. Buna mortgage ya da ipotek denir. Borcunu ödeyemezsen, evini ve hatta diğer kıymetli eşyânı haczediyorlar. Fransızcada Mort ölüm, gage antlaşma demektir. Mortgage “ölüm antlaşması” manasına gelir. Sistemin işleyişi gereği bu borçları ödeyemeyen ve o borç yükü altında ezilen birileri muhakkak olacaktır. Ve sonra gazetelerde okuyoruz. Borç yüzünden şu oldu, bu oldu, o onu öldürdü, yaraladı. Ne yazık ki, bu marazî toplum yapısında kamuoyu kurbansız, gazeteler de manşetsiz kalmıyor. Mortgage hususunda kaynak: “Akademya” dergisi Yaz sayısı.
İMAJLARA ISRARLA “HAYIR” DEYİN: Ömer Tuğrul İnançer Hoca’ya kızıyorlar ama geçen gün gördüğüm bir şey ona hak vermeme sebep oldu. Hamile bir kadın, bir tişört giymiş. Üzerinde “Coming soon” yazıyor. İngilizce bilmeyenler için izah edeyim. “Coming soon” “yakında geliyor” demektir. Peki ne geliyor? Tabii ki, bebek. Lohusa şerbetleri kaynatılan, bebeğin kulağına ezan okunan devirler bitti, “coming soon”lar geldi. Bu nedir şimdi? Teşhirin bu kadarına da pes doğrusu. O zaman oldu olacak, üç aylık ömrü kalan biri de “Going soon” (Yakında gidiyor) yazan tişört giyip dolaşsın. Tövbe tövbe, insanı zorla söyletiyorsunuz. Sayın İnançer, “hamile hanımlar sokağa çıkmasın” derken, acaba şu tuhaf manzarayı mı kast ediyordu? Kim bilir?
SOSYAL MEDYAKOLİK OLMAYIN: Eh, asrımız bilim-teknik, bilgi-işlem, iletişim, Esad, fesad, işte bu tür zamazingolar asrı. Eğer çok lazımsa, ne bileyim, “şurda şurda şu gün faaliyet var gelin” demek için, ama işin suyunu da çıkarmadan, sosyal medyadan istifade edin. Ama iş orada kalmıyor ki. Bazı kardeşlerimiz var. Âdeta facebook’ta, twitter’de yatıp kalkıyorlar. Oralarda kendilerine bir oda tutmuşlar. Bütün işlerini oradan hallediyorlar. Esasen bu ahir zaman icatlarının sonu hiç gelmez. Biri gider öbürü gelir. Bugün twitter, öbür gün tumbir, daha sonraki gün tambur gündeme gelir. Ama onlar gündeme gelirken, bu arada edebî, tarihî, kültürel, sanatsal v.s. kıymetler yerle yeksan olur da kimsenin ruhu duymaz. Onun için gençler bu konularda uyanık olmalılar. Yazar olmak isteyen kitap yazsın, dergilere müracaat etsin.
GENÇ'ın Yazısı.