Hatice Sofular

"Bu yazı, GENÇ`teki Yazı Atölyesi köşesinde Metin Karabaşoğlu tarafından `Kasım 2013 Ayın Yazısı Adayı` olarak değerlendirilmiştir."

Dal dalgıç… Dünya’ya dal. Ara orada masum kalmış mazlum insanlığı. Ayırt et ikiyüzlülerden yüzsüzleri. Ölü toprağını çırp üzerlerinden kendilerine dokunmayan yılanı bin yıl yaşasın diye besleyenlerin. Sars omuzlarından bir köşede sessizce kendisine sıra gelmesini bekleyenleri. Kabuğundan çıkar paha biçilemez o nadide incileri ki işe yaradıkları kadar değerli olsunlar.

Dal dalgıç… Hep denizlere daldın, biraz da Dünya’ya dal. Deniz kaplumbağalarının yok olmaması için çok çabaladın. Biraz da nesli tükenen şu insaniyetli insanlığa bak.

Dal dalgıç… Soğuk bir sınav salonu olan dünyaya dal. Mercan kayalıklarını incelediğin yeter. Biraz da tonla inci mercan arasında saadeti bulamadığı halde mülk hırsından gözleri çakmak çakmak parlayan Karunlara bak. Burada senin hayatta kalabilmek için kullandığın o maskenin soyut kalıbını her gün suratına geçiren sahte yüzlüler var. Paletlerini sağlam vur yere. Geçtiğin yollar titresin, düşsün maskesi yüzsüzlerin.

Dal dalgıç… Yalan dolanın biri bin para olan Dünya’ya dal. Su yosunlarının altında yaşayan canlıların keşfine çok zaman ayırdın. Biraz da Dünya denen ağacın altında gölgelenen şu yolculara bak. Hatırlat onlara değer verdikleri bu gölgeliğin günün birinde nasıl alev alıp yok olacağını. Tüm bunları asıl yurdunu unutup gurbette kahır çekene anlat. Nisyan kökünden gelip isyana doğru yola çıkan insana Rabbini hatırlat.

Dal dalgıç… Göz kamaştırıp gönül yakan Dünya’ya dal. Su altında yirmi bin fersah aradığın yeter. Biraz da özünden fersah fersah uzaklaşıp kaybolan insanlığı ara. Batık geminin esrarını çözdüğün gibi batırılan dünyanın çürüyen güvertesine de bak. Oradadır son nefesini vermekte olan aciz azınlık. Elini vicdanına koy bir şeyler yap ki düşsün yakalarından o yapışkan yalnızlık.

Dal dalgıç… Artık kan kırmızı olmuş eski mavi gezegene dal. Katil balinaların kol gezdiği sokaklarda kıvılcım kıvılcım büyüyen ateşe bir kova su da sen dök. Günbegün kararan battaniyesini üzerine çeken ufku aydınlatmak için bir kandil de sen yak.

Dur dalgıç… Kulak ver biraz dünyaya. Kıyıya vuran dalgalar gibi melodi tutturan dünyanın şarkısını dinle. Adımlarını yavaşlat. İbrahim’in ateşine su götüren karıncaların ayak seslerini dinle. Ahenk oluşturup coşkuya kaptıracak senfoniyi sen başlat. Korkma daldığın yerde ses fazla yayılmaz diye. Yavru balıkların nasıl anlaştığını düşün sakinleş.

Şimdi yüz dalgıç… Kurtaramadığın dünyadan yüzerek uzaklaş. Ardına bakma sakın. Yoksa aldanır da derin girdaplarda yok olursun. Kulaç atmaya mecalin kalmadığında bırakma, kurtar kendini. Belki küçük balıkların yüzgeçleriyle açtığı tünelde bir yol bulursun. Belki de yaktığı deniz fenerinin tiz ışığıyla kendisini takip eden binleri peşi sıra sürükleyen o kahraman sen olursun. 


GENÇ'ın Yazısı.