Kendine İyi Bak, Çünkü Kimse Sana Yardımcı Olamaz!
Yunus Emre Tozal
Bizleri hedonistçe bir hayata sürüklemeye çalışan zihne karşı tedbirli olmalı, Rabbimizin üzerimizde nimetini bir an olsun aklımızdan çıkarmamalıyız.
Günlük hayatta dilimize dolanan sözcük öbekleri vardır; farkında olmadan anlamını düşünmeden kullandığımız bu tamlamalar, aslında içinde var olan trajediyi de taşırlar ve modern insanın tanımına dair en öz tanımı içlerinde barındırırlar. “Kendine iyi bak” tamlaması da düşünmeden kullandığımız, hızlı yaşamın hayatımıza kattığı sözcük öbeklerinden biri. Kendine iyi bak, iyi bakmalısın, çünkü yalnızsın, kimse sana yardımcı olamaz biliyorsun, ben dahil!
Bencil olma hâli, hızlı yaşamanın, hızlı yemek yemenin, menfaate ve hazza odaklanmanın getirdiği bir hastalık. Modern insanın egosunun yüksek olmasının yegane sebeplerinden olan bencillik, günümüzde maalesef bir yaşam tarzı haline geldi. Artık aramızda bencil yaşayan arkadaşlarımız, kardeşlerimiz, dostlarımız var. Dost ki, zor günde belli olur derler hani, zor günü bırakın bir kenara, normal hayatta dahi yanımızda duramayacak arkadaşlarımız gittikçe çoğalıyor. Bu bir felaket.
Toplumun huzuru, mutluluğu, geleceği, en küçük yapıtaşı olan aileyi tehdit eden çok büyük bir felaket.
İnsan, öncelikle yeryüzünde Allah’ın (c.c.) halifesidir. Bakara Sûresi 30. ayetinde geçen “Ben yeryüzünde bir halife yaratacağım” ifadesi, yeryüzünde her ne varsa hepsinin insan için yaratıldığını açıkça belirtmektedir. İnsan, yeryüzünde Allah’ın halifesi olduğuna göre, bu nimetlerde O’nun rızasına uygun olarak tasarruf etmek, şükretmek, kendisine verilen nimetler karşısında teşekkür etmek durumundadır. Nitekim, bütün insanlara hitabeden: “Sizi dünyada halifeler yapmış olan O’dur.”(Enam, 6/165), “O nesneler/putlar mı üstün yoksa, çaresiz kalıp kendisine yalvaran insanın duasını kabul edip sıkıntısını gideren ve sizi dünyada halifeler yapan Allah mı?”(Neml, 27/62) mealindeki ayetlerde de insanın yeryüzündeki halifelik sorumluluğundan bahsetmektedir. Dolayısıyla insan; kendisine verilen nimetlerin şükrünü eda edebilmek için menfi hareketlerden kaçınmalı, ilminin, kazancının, makamının, kısacası yaşamının zekatını verebilmelidir. Çevremizde yaslanabileceğimiz dostların azalması, bencilliğin bir yaşam tarzına dönüşmesinden kaynaklanmakta, tüm reklamlar ve kampanyalar bir uyarı gibi sinyal göndererek modern insana hep kendi menfaatini ve hazzını düşünebileceği ortamlar meydana getirmektedir.
Hazza ve menfaate dayalı ilişkiler içerisinde kaybolan bir toplum, İslam kardeşliğinden gittikçe uzaklaşır. Allah’ın ipine sımsıkı sarılmak, sıbğatullah olarak ifade edilen Allah’ın boyasıyla boyanmak, hepimizin bir kulluk vazifesi.
Hepimiz, hayatın hemen hemen her alanında hedonistçe bir yaşam biçiminin içerisine çekiliyoruz. Yediklerimizden giydiklerimize, tercihlerimizden çevremizle olan ilişkimize sanki bir bilinç kaybı yaşıyoruz. Bu yüzden ilişkilerimiz kopuk, birbirimize “Allahısmarladık” demeyi unutuyoruz, selameti, dua etmeyi birbirimizden esirgiyoruz. Mutasavvıflara göre muhabbet üç mertebedir: ‘Meveddet’, ‘aşk’ ve ‘dert’... Meveddet oldur ki; mahbubunu görse de memnundur, görmese de. Aşk oldur ki; mahbubunu görürse memnundur, görmezse mahzun. Dert oldur ki; mahbubun görürse de mahzundur, görmezse de mahzun. Dertli miyiz, mahzun muyuz, gerçekten yaralanan İslam kardeşliği için ne yapabiliriz diye düşünüyor muyuz, tüm meselemiz bundan ibaret. Samimiyeti insanlarla olan ilişkilerimizde inşa etmek için öncelikle kendimize ve Rabbimize karşı samimi olmalıyız. Samimi olamazsak, yaptığımız hiçbir işin bereketini göremeyiz. Engin Noyan’ın deyişiyle selametimiz, Kuran’ı anlama gayretimizle gerçekleşecektir. Bu anlamda toplumda nifak tohumları ekmeye çalışan ve bizleri hedonistçe bir hayata sürüklemeye çalışan zihne karşı tedbirli olmalı, Rabbimizin üzerimizde nimetini bir an olsun aklımızdan çıkarmamalıyız.
GENÇ'ın Yazısı.