Yunus Emre Gürcan / Genç Haber Merkezi / @tefrit

“Sadece bir Müslüman olduğum için asılıyorum”

Abdulkadir Molla’nın Bangladeş’in bağımsızlığını ilan edişinin seneyi devriyesinde ölmeden evvel söylediği son sözlerinden biri. 1971 yılında bağımsızlık savaşında 3 milyon askerin ölümüne sebep olduğu için suçlu bulunarak ömür boyu hapse mahkûm edilen Abdulkadir Molla, haksız suçlamaya itiraz için temyize gittiğinde idam cezasına çarptırıldı. Avukatın söylemiyle altı iftiradan beşinde suçlu bulundu.

İnsan Hakları Bildirgesinde yazmasa da sahip olunacak en temel ve büyük hak; yaşama hakkını hangi erke dayanarak varlığını sürdürdüğünü bilmediğimiz idam gibi bir yöntemle tanınmayıp yok edilen bir dünyada “yaşıyoruz”. Ancak Abdulkadir Molla’nın haktan ve hayattan koparılışında idam cezasının geçerliliğini tartışılmadı/tartışmadık çünkü daha cezanın müsebbibi olan suçlamaların doğruluğu hakkında şüpheler mevcut.

Abdulkadir Molla bağımsızlık savaşında El Bedr milis güçlerinde yer almış. Bangladeş’in bağımsızlığı için mücadele etmiş ancak “yaklaşan seçimlerde oy kazanmak isteyen iktidar” şeklinde eleştirilen hükümet tarafından 38 yıl sonra kurulan savaş suçları mahkemesinde ülkesine ihanetten suçlu bulundu. İdam kararının iptali için farklı yollarla kamuoyu oluşturan halkımızın daha bir ay evvelinde tanımadığı/ bilmediği Molla, Bangladeş’te Cemaat-i İslam Partisinin liderliğini yürütüyordu. Genel kanı ise hükümetin bu hareketi bilinçli yaptığı ve hedef olarak dini/ İslam’ı seçtiği yönünde.

Son bir ayda Bangladeş’te Abdulkadir Molla için sokağa çıkarak tepkisini gösteren halktan 100 kişinin öldüğü gerçeği, “hükümetin kibirli ve siyasi rakiplerine karşı tutumu ülkede iç karışıklıklara sebep olduğu” yorumuna bakışımızı güçlendiriyor. Karar verecek hatta yargılayacak konumda değiliz elbet ancak halkı korumak ve muhafaza etmek için tesis edilmiş devletin başında, gücünü halktan alan demokrasiye pek rastlayamadığımız yerlerde, koltuğu için silaha ve onu tutan ellere güvenen bir zihniyetin idam ettiği insanı, Müslümanı, kardeşimizi de göz ardı edemeyiz.

Sadece insanı değil insanlığı da kaybettiğimiz bir yöntemle yaşam hakkı öldürüldüğünde söylenebilecek kaç söz vardır? BM İnsan Hakları Yüksek Komiserinin idam cezasının uluslararası “standartları” -Standart derken neyi kastettiğini tam anlayamamış olmakla birlikte- karşılamadığını ifade etmesi olmaz herhalde.Bir insanın hayatını yaşanılası kılan en önemli şey ne zaman öleceğini bilmemesidir. Ölüm günü bilen birisi için söylenecek, yazılacak ve yaşanılacak o kadar çok şey vardır ki o kısıtlı zamanda sadece en önemlilerini yaşatma şansı bulabilir. İşte o an, ölüme giderken söylenen son sözler bu hayatı nasıl, ne için yaşadığını gösterir. Peki, Abdulkadir Molla şehadete yürürken ne mi dedi?

“Benim şehadetimi Bangladeş İslam Devleti için kullanın” 


GENÇ'ın Yazısı.