Ne zaman ellerini açıp niyaza dursan, yüreğin göğe bitişir senin. Yüreğin gök olur, enginleşir, masmavi kesilir. Ama himmetin,ufkun, gök  kadar geniş midir, bak bunu konuşmamız gerek.

Gök kadar yüreğin var, ne güzel... Oraya akıp da kendin olmaktan çıktığın anda ne istesen veriliyor. Göğe bitişiyorsun çünkü, gök ehlinin yanına ilişiyorsun. Dilin değişiyor, onların dili ile konuşuyorsun. Yabancı frekansların yayını kesilmiyor belki ama senin alıcılarına bir şifre konuyor ki kilidi sonsuzluk markalıdır. Sen yüceliyor, yükseliyor, yücelerin hali ile halleniyorsun. O zaman bir saflık hali gelip konuyor üzerine. Rahatlıyor, feraha eriyor ve huzur duyuyorsun. Ne var ki çok uzun sürmüyor bu hal, bir zaman sonra bitiveriyor.

İşte bu, birinci haldir, bu halde “sen” yoksun, “hal” var. Sonra “ben” demeye başlıyorsun. “Ben” demen gerekiyor, çünkü “benlik” verilmiş, bahşedilmiş, ihsan edilmiş bir şeydir. Ama sen “ben” dedikçe sanki yanlış bir şeyler oluyor. Mesela kilit açılıveriyor. Kendin olmaya başlıyorsun, yayın karışıyor. Aslında kendin olmak ne güzel, kendin olmak belki muradı kavramanın ilk adımı. Kendin olmak kendini tanımaya, bilmeye giden yola açılmak demek. Kendini bilen Rabbini bilecekse, kendin olmak Rabbe giden yola girmek değil midir? Öyledir. Ama başlangıçta böyle olmuyor işte. Kendi yayının başlayınca frekanslar karışıyor. Göklere açılan yol kapanıyor. Yüreğin sıkışmaya başlıyor. Sadece gök ferahlığı değil yer ferahlığı da kalmıyor. İnsanların yüzü değişiyor. Sanki hepsi hasma dönüşüyor. Niye yüzler asılıyor, gönüller sıkışıyor, sözler incitiyor?

İşte bu ikinci haldir, bu halde “sen” varsın, “hal” yok. Evet, ortada iki “sen” ve iki “hal” var. Birinci “sen”de kendinsin ama yerdesin, bu “hal” iyi değil, ne ki bir o kadar insani…İkinci “sen”de yoksun, çünkü göktesin, bu “hal” fena değil, ne ki bir o kadar arızi…Ya yok olacak, kendin olmadan, bir “hal”le devam edeceksin ya da kendin olacak, benliğini gerçekleştirecek ve fakat göklere yol bulma işini erteleyeceksin…

Bu mudur? Değildir. Bir üçüncü yol her zaman mümkündür. O üçüncü yol hem göklerin haliyle hallenmek hem de kendin olmaktır. Kendin olacaksın, yüreğin sıkışacak. Göklere döneceksin, benliğin sıkışacak. Gidecek, geleceksin, sürekli deveran edeceksin.

İki “hal” de iki “sen” de yetmeyecek sana, hem kendin olmak hem de göklere yol bulmak için biteviye mücahede edeceksin.

Sadece göklerin yolunu tercih edip ayağını yerden kesmek olmaz, çünkü o ayak yerde yürümek, başka yerlere yürüyenlere yürünecek yolu göstermek için yaratıldı.

Sadece yerde yürüyüp nazarını göklerden çevirmek de olmaz, çünkü o nazar göklerden beslenip, değdiği yere gök aşısı vurmak için yaratıldı.

Hem kendin ol, hem de göklere yol bul…


Mehmet Lütfi Arslan'ın Yazısı.