Vesâyetsizlik, Ama Nasıl?
M.Sait Aktaş / Genç Haber Merkezi
Son yıllarda en çok konuşulan konulardan birisini de vesayet oluşturuyor. Vesayet kelimesinin kullanılış tarihini bilmemekle beraber bu tabirin modern zamanların insana itici gelen birçok tabirden sadece biri olarak düşünüyorum. Türkiye`de herhalde cumhuriyet rejiminin kuruluşundan beri bu tabiri değişik dönemlerde değişik grupların önüne diktiği tabiri caizse kabus gibi kelime.
Ülkemizde en çok politik meseleler tartışılırken karşımıza çıkan bir tabir olsa da ben vesayetin sadece bu sahada görüldüğü kanısında değilim. Politika sahasının dışında kültür ve sanat, medya, sanayi, tekstil vb. birbirinden farklı üretim alanlarında bir vesayetin gölgesi hissediliyor. Son yıllarda üzerine gidildikçe sekteye uğrasa da vesayet anlayışının tamamen yok olduğunu söyleyemiyoruz. Zaten yaşanan son gelişmelere binaen vesayet meselesi bir kez daha tartışmaya açıldı.
Peki! Bu gidişatın sonu nereye çıkacak? Vesayetçi bir anlayışa karşı mücadeleler devam etse de neden bu mantaliteye karşı kesin bir darbe vurulamıyor? Vesayet mantığını olabildiğince etkisiz kılmak için toplumun duyarlılık sahibi kesimlerinin gayretli mücadelelerini sürdürmesi şart geliyor. Aksi takdirde bir mecrada etkin konuma gelen herhangi bir kesimin kendi vesayetini ısrarla toplumun önüne getireceği bir tehlike halini alabilir. Zaten Türkiye’de hemen bütün kesimlerin kendi iktidarını pekiştirmek için vesayet mantığını kullanabileceğine dair sinyaller vermesi bizleri ürkütüyor.
Meselenin özetini bu şekilde çıkardıktan sonra sıra çözüm üretmekte. Kanaatimce bu meselenin çözümünde başrol kamuoyunu oluşturan halkın. Halkın vesayetçi mantığa karşı vereceği tepkiler meselenin birinci adım olacaktır. Bu tepkinin başta politik alanda duyulmasıyla birlikte vesayet mantığının birçok üretim sahasında gerileyişine tanık olmamız ilerleyen zamanlarda sürpriz sayılmayacak gelişmelerden biri olacaktır. Bu sayede Türkiye cumhuriyet rejiminin kuruluşundan bu yana tartıştığı birçok meselede ferahlayacak ve sağlıklı adımlar atılabilecektir. Ümidimiz bu şekilde.
Burada diğer önemli bir nokta da bu mücadeleyi verirken sonunda daha olumsuz şartların oluşmaması için nasıl bir yol izlememiz gerektiğidir. Bu vesile ile benim zihnime ilk olarak isyan ahlakçısı Nurettin Topçu gelip yerleşiyor. Zaten bu satırları kaleme alan bir şahsın ilk aklına gelecek zatlardan biri Nurettin Topçu`nun İsyan Ahlakı kitabı olmalıdır. Kütüphanemde bulunmasına rağmen imkan bulup kitabı okumaya başlayamadım ama fikrimce bu kitabın en arka sayfasında şu satırlar bile kanaatimce bir takım ipuçları verebilir herkese: Biz, hem uysallığa, hem de anarşizme karşıyız. Her türlü toplum gerçeğinin her şey olduğu anlayışına karşı olduğumuz kadar, bencil ve katı ferdiyetçiliğin de karşısındayız. Ferdin sadece bütün iradeleri aynı şekilde belirleyen bir irade karşısındaki uysallığını kabul ediyoruz.
M. Sait Aktaş'ın Yazısı.