Ömer Öztürk

Şimdi sizlere daha evvelki yaklaşık kırk yazımda ve “Ben Hep Mâziyi Yazıyorum” başlığı altında vermiş olduğum mülâkatta dahi yapmadığım bir şeyi yapacağım.

Ne mi?...

Birkaç samimi itirafta bulunacağım. Birinci itirafım: Namazlarım ciddi manada kırık dökük, kusurlu, yarım, eksik... Bu hususta kusurluyum. İkinci itirafım: Bendeniz ruhî sebeplerle oruç da tutamıyorum.

Velakin sık sık şükür tesbihatı çeker, ve kadere kayıtsız-şartsız iman ederim.

Bildiğim iki şey vardır: birinci bildiğim, İslâm’ın işaret etmiş olduğu bir dünya nizamında yaşamıyoruz. Zira ilim insanları değil, gereksiz kimseler el üstünde tutuluyor, onlar ihyâ ediliyor. İkinci bildiğim ise şu vaziyetin de kader icabı olduğudur.

Nitekim âlimlerin çile çekeceği sahih hadislerde sık sık dile getirilir. Kader aksini yaşatsaydı, o vakit imtihanın bir mânâsı ve sırrı da kalmazdı.

Yazarlığa 2003 yılında başladım. O tarihte değil kitabım herhangi bir yayın organında iki satır yazım dahi neşredilmiş değildi. 

Açtım, çok açtım. Hatta bir-iki dergide amatörce birkaç müsveddem yâni karalamam çıktığında, sevinçten havalara uçmuştum. Bir gün bir yazımı bir dergi sahifesinde, bir kitabımı da mütevazı bir kitapçı vitrininde görmeyi hayal ederdim.

Yaklaşık bir hafta evvel sona eren Frankfurt Kitap Fuarı’nda tam dört kitabım okur huzuruna çıktı. Bense buna on sene evvel bir dergide çıkmış amatör yazıma sevindiğimin yarısı kadar sevinmedim, sevinemedim.

Zira artık doymuştum. Kader beni yazar yapmış, yazı vadisindeki bütün hayallerime kavuşturmuştu ama araya başka dertler girmişti. Meslekî vefasızlıklar adamı adamakıllı yıpratıyordu.

Aslında dünyada rahat yoktu. Hepsi ama hepsi kaza ve kaderin bir icabıydı. 

Bunları neden yazıyorum?

Şimdi bazı gençlere bakıyorum da, bir yerlerde birkaç satır imzaları çıksa, sevinçten göbek atıyorlar. Atmasınlar demiyorum, atsınlar ama ayakları suya ersin ve meseleleri daha gerçekçi değerlendirsinler.

Kendinizi ben şunu olucam, bunu olucam diye de şartlamayın. Sizi bir yere getirecek olan kaza ve kaderdir.

Şimdikinden çok daha beter buhranlar geçirdik. Hepsini de atlatmadık mı? Ne diye şu berrak güneşin hazzını bozalım.

Bozmayalım ve Kader’e inanmayanın aklına şaşalım!… 


GENÇ'ın Yazısı.