Hâyâ Varsa Her Şey Var!
Bundan birkaç ay önce, güzel bir tevafuk eseri tanıştık Canan Teyze ile. Görür görmez sevdiğiniz pamuk kalpli insanlar olur ya, öyleydi Canan Teyze. Tanıştığımız ilk gün bizi evine davet etti, bir anne sıcaklığı gösterdi. “Siz Allah’ın misafirlerisiniz” diyerek neyi varsa çıkardı önümüze, ikram etti. Yaşayan bir irfan hazinesiydi sanki. Yüreğinden kopup gelen sözler, insana gösterdiği saygı ve sevgi, Allah ve Rasûl aşkı gerçekten tarif edilemez güzellikteydi. O anlattıkça biz “83” yaşında bir “GENÇ” gördük karşımızda... Bunun üzerine internette izlenme rekorları kıran kısa bir film çektik kendisi ile. (Sayfanın sonunda izleyebilirsiniz) O görüntüler o kadar çok yere yayıldı, o kadar çok izlendi ki “yürekten çıkan sözler yürekleri bulur” dedirtti bizlere… Sanal alemde büyük tesir uyandıran Canan Teyze ile bu defa GENÇ okuyucuları için söyleşi yapmak istedik. Buyrun birlikte okuyalım bu 83 yaşındaki “GENÇ” ve “dertli” insanın sözlerini…
Kendini kısaca tanıtır mısın Canan Teyze?
Güzel evladım, 1929 yılında Erzurum’da doğmuşum. Çok kardeşim varmış ama ölmüşler onlar. Tek ben yaşamışım. Allah’ın işi bu ya.. Orada büyüdüm. Küçük yaşlarda mahalle imamına gittim. Okula başlamamıştım daha. Bir tarafta kızlar, diğer tarafta erkekler okurduk. Geldi polisler bizi dövdüler, okumayın bunları diye. Okumamıza engel oldular. Kitaplarımıza engel oldular. İnönü devrinde çok zulüm çektik yavrum, çok zulüm çektik. (Ağlıyor..) Sonra ben heves ettim, arkadaşlarım kurdele takıyor diye. “Baba beni de okula koy” dedim. Okula gittim. Okuldan geldim, babam dedi ki “kızım dersini anlat bana, ne gördünüz?” Babam yaşlıydı. Dedim baba, dersimiz karabaş. Karabaş köpektir. Koşar.. Baktım ki babam gıldır gıldır ağlıyor. Sakalından yaşlar akıyor. “Demek dersin karabaş kızım, en önce onu mu öğrettiler size” dedi. Hüzünlendi. Yok baba, her şeyi öğretiyorlar, matematik var dedim, ama babam ağladı.
Neye üzüldü babanız tam olarak?
Yani niye Allah’la, Kur’an’la başlamadınız da böyle karabaşla başladınız diye üzüldü. İlkokulda ilk bismillahı böyle mi çektiniz diye ağladı…
Sonra?
Okula gittim İnönü devrinde. İlkokulu bitiremedim ama. İlkokul ikinci sınıfta nişanlandım. O zaman 14 yaşındaydım. Babam yaşlı olduğu için bir an önce kızımın mürüvvetini göreyim diye acele ediyordu. Bir sene sonra, 15 yaşımda düğünüm oldu. Ben daha çocuktum, çocuk doğurdum. Çocuklara bakmayı bilemedim. Annem de yaşlıydı. İki üç çocuğum o zamanlar öldü. Ondan sonrakiler yaşadı Allah sizlere uzun ömür versin. Dört oğlum bir kızım oldu..
Bundan otuz sene önce çocuklarımın babasını kaybettim. Ondan sonra oğlumun biri menenjit geçirdi. Onun yüzden İstanbul’a geldik. Onu hastane hastane dolaştırdık. Ama fayda vermedi, 40 yaşında o da vefat etti..
O vefat ettikten sonra ben diğer çocukları okutmaya çalıştım. O dönemler bize Korkut Özal kucağını açtı. Annesi beni tanıdı. Korkut beyin annesi ile benim annem ahretlik olmuşlar Erzurum’da, haberim yokmuş. Annesi Korkut beye dedi ki “oğlum bak, kız kardeşin yoktu, bir de kız kardeşin oldu artık, bu benim ahretliğimiz kızı, elin bunların üzerinde olsun”. Korkut bey çocuklarımı okuttu. Ve bana da baktı. Her bakımdan yardımcı oldu. Daha sonra komşu olduk. Kurban olayım onun ayağının tozuna.. O şimdi benim büyük abim. Halen halimden bilir, halen soruşturur beni.
Elhamdülillah bu günlere geldim.10 tane başbakan gördüm, 10 tane de cumhurbaşkanı gördüm.
Ya sonra Canan teyze?
Ben hiç susmadım yavrum. Dinim yayılsın diye çabalıyorum. Dinimizi kaybettik. Bu dinimizin kaybıyla kaç sene yaşadık, kaç sene… Biz neler çektik, bize ne yasaklar koyuldu yavrum. Ezanlarımıza yasak koyuldu. “Tanrı uluduuur, Tanrı uluduuur” dedikçe ağlardık. Af edersiniz, sanki ezan okunmuyordu da başka bir ses çıkıyordu. “Uuuuu uuuuuu” dedikleri zaman zannederdik ki ezan okunmuyor, köpek uluyor. Hocalarımızın dayak yediğine, polislerin dizlerimizi dövdüğüne şahit olduk. Camilerimize at doldurdular. Onların dışkılarını temizleye temizleye bir hâl olduk. Dinimize öyle baltalar vuruldu ki şaşkın kaldık. Şu anda beni koysanız minarenin ucuna çıkar dinimi savunurum, dinimi, dinimi… (Ağlıyor..)
Milleti şüküre davet ediyorum. Ne olur şükretsinler… Allah’ın hışmını gördük mü Japonya’da? Denizi patlattı onları boğdu. Bizi de yapabilir. Ne yapmamız lazım? Azıcık kendimize çeki düzen vermemiz lazım. Tövbekar olmamız lazım. Allah’ı anmamız lazım, Peygamberimize güvenmemiz lazım.Öyle şeyler yapmamız lazım ki bize de. Allah kaza bela vermeye. Yalvaralım beş vaktin beşinde Rabbime.
Hepinize söylüyorum, aman aman gusül abdestsiz dışarıya çıkmayın. Bastığınız yerde ot bitmez. İstiklal Marşı’nda diyor ya, bastığınız yerin altında yatanları tanıyın. Bu toprakların her yerinde şehit kanı var, onların üstüne gusülsüz basmayın. Çanakkale’ye gittiğimde ben iki defa abdest alıyorum acaba abdestim tamam oldu mu, şehitlerin üstüne basıyorum diye.. (Ağlamaklı…) Bu yüzden gençlere yalvarıyorum, gusül abdesti olmadan dışarı çıkmayın.. Bu günahtır. Allah gazaba gelir bizi yakar.. Büyüğünüz olarak, neneniz olarak benim dilim bunlara dönüyor
Sen Allah Rasûlü’nü çok seviyorsun değil mi Canan Teyze?
Ooo, Rasûle ben kurban olayım.. Cenab-ı Allah demiş ki “Zatına mirat edindim zatını / Bile yazdım adım ile adını.” Allah’u Teâlâ Rasulüne öyle hayran olmuş… Lailahe illallah, Muhammeden Rasûlüllah demiş. O Allah’ın öyle sevgilisi ki.. Nasıl sevmem O’nu?.. Kurban olayım O’na ben. Allah’u Teâlâ Peygamberimizi sevmeyeni sevmez ki! O’nun sevgilisi O. Mesela benim şu an bir torunum var, ismi Ali, çok seviyorum. Sen desen ki ben Ali’yi sevmiyorum, ben de seni sevmem. Allah’ın sevgilisi Hz. Muhammed. O’nun adını andık, salat-u selam okuyalım, daha memnun olur. Siz de memnun olursunuz. (Allahümme salli ala seyyidina Muhammed.)
Genç Dergi olarak herkesin bir derdi olmalı, ama bu dert sıradan bir dert değil, “aşkın” bir dert olsun diyoruz çıktığımız günden beri. Sizin en büyük derdiniz nedir Canan Teyze?
Benim en büyük derdim, en büyük düşüncem şu gençlik Allah’ı tanıya! Din dersine yasak koymasaydılar zamanında gençlerimiz ipek gibi büyüyeceklerdi. Gençliğimizin elinden din dersini aldılar. Haftada bir dinlerini öğretseydik bu kadar olmayacaktılar. Öğretemedik. Benim en büyükderdim gençliği bir arada ve imanlı görmek. Tek düşüncem o, onu görüp sonra öleyim.. (Ağlıyor..) Şöyle hepsi inansınlar, birbirlerini kucaklasınlar. Çanakkale savaşında böyle ayrılık var mıydı? Kürt, Türk, Mehmet, Memiş hep beraber öldüler. Şimdi diyorlar ki “biz”, öbürleri diyor ki “biz”. Solcular diyor ki “biz”. Ulan hep bir olun, Muhammed ümmeti olun, ne olur birbirinizi kucaklayın şöyle.. Benim bütün endişem bu. Gençlik birbirini tanıya, Allah’ın yolunu tanıya.. Sarılalar…
Seni üzen şeyler neler peki?
Ah yavrum, af edersin, sokaklarda köpek gibi birbirine yapışanların yüzüne tükürüyorum.
“Çağdaş yaşam, karışmamak lazım, mahalle baskısı yapmayın” deniyor Canan Teyze?
Yoook, hâyâ imandandır, hâyâ gitti mi her şey biter. Eğer bir adam hâyâsız ise, onda hırsızlık da olur, katillik de olur, yalan da olur, bühtan da olur.. Hâyâ olmayan yerde iman durmaz. İman çekilir gider. En çok bunlara üzülüyorum.
Her şey şimdi mübah oldu. İki şey kalktı dünyadan, kaldırdılar. Ayıptır bunu yapmayalım denirdi. Onu kaldırdılar. Ne ayıbı? Sevgilimle öpüşürüm, sarılırım, ayak üstü dans ederim, çırılçıplak dolanırım.. Ayıp değil..
İkincisi de günahtır denirdi, onu da kaldırdılar. Vururum, kırarım, çalarım, iftira ederim, bühtan ederim günah değil. Bunlar kayboldu. 80 yaşımdan sonra bunların mücadelesini vermeye çalışıyorum. Anlatabiliyor muyum yavrum?
Sende bir sorumluluk duygusu ve sevgi ön plana çıkıyor Canan teyze. İnsanı seviyorsun, hayvanı seviyorsun, cansızı seviyorsun. Bunun kaynağı nedir?
Bu sevgiyi Allah’a borçluyum. Allah’ın emri öyle. Bizim kitabımız hiçbir kötülüğe yön vermez. Hep der ki iyi ol. Su gibi alçaktan ak. Ak ki aziz olasın. Su neden azizdir? Hep aşağıya akar, hiç yukarı çıkmaz.
Gerçi konuştuklarımızın çoğu gıybet. Allah’la kulun arası, et ve tırnak arası gibidir. Biz o sırra vâkıf değiliz. Belki ben Canan teyzeyim ama Allah’ın en günahkar kuluyumdur. Hz. Ali ile Hz. Muhammed (sav) bir gün bağın içinde geziyorlarmış. Hz. Ali güzel ve parlak bir kırmızı elmayı almış, kesmiş. İçi bozuk, simsiyah, çürümüş. Peygamberimiz de çürümüş, buruşmuş başka bir elmayı almış. Kesmiş. Keserken eline şerbet gibi su akmış. Bu demiş, ahir zamanda benim ümmetimin hâli. Kimisi böyle parlar. Hocadır, falandırfilandır, Canan teyzedir. Parlak görünür ama içi boş, çürük, yok. Kimisi de bir köşede kalmıştır, buruşmuştur, adam yerine konmaz ama Allah’ın en münevver, içi bal dolu kuludur. Ben ne bileyim kimin kim olduğunu yavrum. Allah’ım bizi affet diye dua edek Allah’a..
Özellikle genç kızlara tavsiyelerin var mı?
Önce hâyâlı olsunlar. Hâyâsız bir kız mutlu olamaz. Evlenir, parlar ama hâyâsız insan sonuna kadar mutlu olamaz. Allah onun ağzının tadını bozar. Çünkü hâyâsızlıkla bir şeye kavuşmuşsa onu tez kaybeder. Hâyâlarını korusunlar, Allah’larına inansınlar, Peygamberlerine güvensinler. Kur’an’dan az da olsa dinlesinler. Çok dinleyemeseler de az dinlesinler. Ne olur, Allah rızası için az dinlesinler. O onları doğruya götürür. Onun bir kelimesine bir tefsir yetmiyor.
Bir de, olur ya, birisi ile göz göze gelirler. Olur. Göz göze gelsinler ama diz dize gelmesinler! Pastanede postanede koca bulmasınlar. Kendilerini beğenen biri olursa, desin ki: “Arkadaşım inşallah olur bu iş. Evimiz falan yerde. Gelin Allah’ın emriyle beni isteyin. Ailem münasip görürse neden olmasın?”
Genç erkeklere tavsiyen peki?
Onlara da aynı. Hâyâ varsa her şey var. İşin başı o. Bir de beğendiğiniz bir kıza hemen yapışmayın. Ne biliyorsun sütünün temiz olup olmadığını? Olmaz. Asalet lazım! Ot kökünün üstünde biter yavrum. Sarımsağın yerinde maydanoz bitmez. Onun için anne ve babasıçok mühim bir kızın. Sütün temiz olması çok önemli. Temiz insan alsınlar. Araştırsınlar. Araştırmadan olmaz.
Süleyman Ragıp Yazıcılar'ın Yazısı.