Yunus Emre Gürcan

"Sizin benden sonra Lât ve Menât putlarına tapmanızdan korkmam; fakat dünyaya düşmenizden korkarım.”

Gözleri yakan sıcaklık ve toprağa boğulmuşçasına, kuru kuruya ayakta duruyormuşçasına nefes alan bir şehirdi. Sessizlik sıcağa kavrulmuş gibi, engelsizce dört bir tarafı dolaşan rüzgârın sesi bile sessizdi. Susuyordu şehir, susuyordu çöl ve dünya çünkü O konuşunca herkes ve her şey O’na susuyordu. Savrulan zerrelerin bile edeple süzüldüğü toprağa oturmuş, susuyordu. Etrafı çevrelemiş duvarın içine girme şerefine nail olmuş hava elle tutulup O’na giden yollardan kaldırılıyor ve susuluyordu. Ve durdu Dünya, konuştu Allah’ın Resulü (s.a.v.) ve aydınlığa boğuldu yeryüzü.

İnsanoğlu pek çok kere tutucudur. Hayatına yön veren karar ve sistemlere getirilen eleştirilere karşı hırçın, hakikate mani aldanmışlıklarını kendine itiraf etmekte zayıftır. Toplumsal düzen içerisinde çoğu kez yönetim ve yönetilmeye dair düşüncelerini kiralayarak gündelik hayatını kolaylaştırır. Bunu yaparken de menfaatlerini gözetir. Tüm, bu tipik ve tarih sahnesinde kronik refleksler sonucunda ise güçlülerin daha da güçlenmek için ezdikleri zayıflarla birlikte var olan adaletsiz bir sistem peyda olur. Bu sistemin neticesinde ise hakikati görmekte zorlanan, görse bile aydınlık tarafa geçmekte tereddüt edip korkan toplumlar, bireyler yetişir.

Hz. Peygamber insanoğlunun bu kendisini aciz ve rehbere muhtaç bırakan zaafının pek kuvvetlice kemikleştiği bir toplumda gerçekleştirdi tebliğ görevini. Kendi coğrafyasında kutsal sayılan, ticaretin, kültür ve eğlencenin merkezi olarak görülen bir şehirde; insanların bu “nimetlere” adaletsizlik, sapkınlık, vahşilik ve şeytana ait olan şeylerle sahip olduğu bir zamanda yaktı hakikat ateşini.

Allah’a ve Peygamber`e inanmanın bu denli nefse zor geldiği, işkence ve aşağılanmaya maruz kalınan, savaşın, yokluk ve yoksulluğun bedel olduğu bir ortamda hakikati görmek, O`nun yanında yer alıp aydınlıklarda kaybolmak bu kadar zorken, bu vakit ve hallere gelindi zaman geçerken. putları kırıp, Allah’ın birliğine iman ettiler.

Peygamber`in kurduğu devlet pek hızlı büyüdü. Dünyayı unutmuş ve ahirete koşmuş, İslamiyetle yanmış ve kavrulmuş bir toplumun, hakikati yaymak için çalışması neticesiz kalamazdı elbet. Ancak nefislerini yenerek putları geride bırakan toplumların çocukları ve torunları, dünya malıyla fakirleşen, refah dolu bir hayata gözlerini açtılar. Belki puta tapmadılar ama parayı, makamı, birazcık eğlence ve sefahati hayatlarına koydular.

Hayat çoğu kez ahiretle aramıza dünyayı sokar. Bir gün asla gelmeyecek olan yarını gözümüze ama en kötüsü kalbimize yerleştirir ve her daim beklediğimizden kötü olan dünle besler, büyütür. Yaşamımız süresince hep ileride olmamız gereken yerler için çabalarız. Çocukken gençlik için, gençken yetişmek, hazır yetişmişken de yaşlılık için koşturur dururuz.

Bugün Peygamber`in korkuttuğu dünyaya düşenleri sayacak ve yargılayacak değiliz. Bunu yapacak vicdan kudretinde değiliz. Sadece bizi sancıyarak rahatsız edecek vicdana bir taş atalım, zamanın sürekliliği içerisinde kaybolup unuttuklarımızın farkına varalım derdindeyiz. On yıl öncesine kadar baskı ve sindirmeyle mücadele içinde idik. Tıpkı cehalet döneminin karanlık adamlarına karşı duran sahabeler gibi. Ülke için İslamiyet tehlikede idi ve biz ahiret için putlara vuran aydınlık Müslümanlardık.

Lakin şimdi refahın tehlikeli kollarında, dünyaya giden yoldayız. İslam adına, sekülerleşen dünyayı bina edenler arasındayız. Namazı aksatıp, kandil gecelerinde cumadan cumaya bildiğimiz camilere denizköpüğü kadar günahımızla gidenlerdeniz. Dinin direğini dikemeyip üzerine kandil asmaya çalışanlardanız. İslama hizmeti, okullardan ve “haneler” den ibaret görüp, makam ve mevkilerin gücüyle birbirimize düşenlerdeniz. Kuran`ı ölülerin başında ve arkasında, anlamadan okuyup, en üst rafa koyarak yüceltenlerdeniz. Hayatında put görmemiş olup, paraya put diyemeyenlerdeniz.

Elhamdülillah Müslümanız, Allah’ın varlığı ve birliğine vardır imanımız. Ama ahirete giden yolda bir ömürcük kalacağımız dünyaya düşmüş insanlarız. Bugün ayağa kalkıp putları tekrar kırmalıyız!


GENÇ'ın Yazısı.