Kaza Okunu Kendine Döndüren Şair
Bir yağız çehre çatılmış, iki hançer kaşlar
Yine hançer gibi keskin iki manalı nazar
Yad-i ulvisi hayalimde bu simayı taşır
Bence Nef’i’ye bu sima-i mehabet yaraşır
Servet-i Fünûn edebiyatının önde gelen şairi Tevfik Fikret yukarıda zikrettiğimiz şiiriyle 17. yy’da ömür sürmüş ve hem kendi yüzyılının hem de Divan edebiyatının en önemli şairlerinden birisi olan Nef’i’nin kendi tahayyülündeki portresini çizmeye çalışmıştır. Fikret’ten daha önce yaşamış bazı şairler de Nef’i’yi anmış ve ona nazireler yazmış. Mesela Nef’i ile arasında yüzyıl bir zaman dilimi bulunan ünlü Divan şairi Nedim:
Nef’i vadi-i kasaidde Sühan perdazdır
Olamaz amma gazelde Baki vü Yahya gibi
mısrasını söyleyerek onun kaside vadisindeki ustalığına dikkat çekmiştir. Ancak Fikret’in Nef’i portresi çok daha gerçekçi ve çarpıcı kanaatimce. Bir şairin kendinden üç yüzyıl önce yaşamış bir şairin portresini kendi şiiriyle çarpıcı bir biçimde aktarması aradaki zaman farkına rağmen şiirin iki şairi buluşturmadaki gücünü göstermesi bakımından oldukça önemli bir anekdot.
Bir Kaside ve Hiciv Üstadı
17. yy. Divan şairi Nef’i hem kaside hem hicivlerindeki ustalığıyla Divan şiirinde müstesna bir yere sahip olmuştur. Bu nazım biçimlerinde hiçbir Divan şairi Nef’i kadar başarılı olamamıştır. Özgün buluşları ve mübalağalı söyleyişleri ile hem yaşadığı dönemde hem de sonrasında tek başına bir okul olmuştur. O, doğudan batıya bütün şairlere seslenerek kendi kasidesi gibi kaside söyleyebilecek kudrette bir şair aramış yani tüm dünyaya kafa tutmuştur.
Asıl adı Ömer olan Nef’i Erzurumludur. Doğum tarihi tam olarak tespit edilememiş olsa da 1572 genelde onun doğum tarihi olarak kabul görmektedir. Çocukluk ve gençlik yıllarında iyi bir tahsil gören Nef’i yine gençlik yıllarında şiire merak salmıştır. İlk zamanda Zarri/zararlı mahlasıyla şiirler kaleme alsa da o sıralarda Erzurum’da bulunan tarihçi Gelibolulu Mustafa Ali ona yararlı manasına gelen Nef’i mahlasını vermiştir. 17. yy. ilk senelerinde İstanbul’a geldiği tahmin edilen Nef’i Osmanlı tahtında oturan dört padişah görmüştür. Ancak 4. Murad’ın saltanat yılları Nef’i ‘nin şöhretinin zirvesine eriştiği yıllardır. Nef’i mizacıyla çok uyuştuğu padişahın şiir ve sohbet arkadaşı olmuştur. 4. Murad Nef’i’nin hicivlerini büyük bir zevkle okuyor, şiir ve sohbet meclisinde vazgeçilmez arkadaşı oluyordu. Günlerden bir gün Nef’i’nin hicvini okuyan 4. Murad tahtının bir köşesinde isabet eden şimşeği görür ve bu olay uğursuzluk olarak yorumlanır. Padişah Nef’i’yi hiciv yazmaktan men eder.
Kaza Okunu Kendine Döndüren Şair
Yukarıda Nef’i’nin kısa bir biyografisini naklettik. Usta bir heccav olan Nef’i aynı dönemde yaşadığı devlet adamı ve sanatçılara yazdığı hicivleri Siham-ı Kaza (Kaza Okları) isimli kitabında toplar. Başlangıçtan günümüze Türk şiirinin en aykırı simalarından olan Nef’i Sultan 4. Murad tarafından hiciv yazmaktan men edilse de Nef’i kısa bir süre sonra padişaha verdiği sözden dönecektir. Yahya Kemal Türk’ün ayranının kabarması olarak tarif ettiği Nef’i padişahın uyarılarına rağmen sadrazâm Bayram Paşa’ya hicvetmekten kendisini alamaz. Nef’i hicvini ele geçiren padişah o anda Nef’i’nin idamına hükmeder. Saray odunluğunda kementle boğulan Nef’i’nin cesedi Sarayburnu’ndan denize atılır. Nef’i’nin idamına binaen:
Gökden nazire indi siham-ı kazasına
Nef’i diliyle uğradı hakkın belasına
Ve
Katline sebep oldu hicvi hele Nef’i’nin
beyitleri söylenerek onun ölümüne ebced hesabıyla tarih düşürülür. Birbirinden güzel hicivleri ve orijinal şahsiyetiyle Türk edebiyatında müstesna bir yere sahip olan bu şairin ölümü de bir anlamda ironik olmuştur. Artık kaderin cilvesi mi denir, ne denilir? Bilinmez ama Nef’i’nin rakiplerine savurduğu kaza oklarından biri yanlışlıkla kendisine isabet etmiştir.
Takvim yaprakları ihtilaflı olsa da Nef’i’nin ölüm tarihi 27 Ocak 1635 olarak kabul ettik ve bu sebeple ölümünün 380. yılında edebiyatımızın büyük kaside ve hiciv şairi Nef’i’yi rahmetle anıyoruz.
M. Sait Aktaş'ın Yazısı.