Ayşe Polat

Vücudumuzda gerçekleşen hadiselerin vakitleri muazzam bir şekilde çalışan içimizdeki biyolojik saate bağlıdır. Mesela uyku saati, acıkma hissi, çocukların gelişmesini sağlayan moleküllerin uykudayken harekete geçmesi, gün boyunca değişen vücut içi dalgalanmaları, kan basıncı, fiziksel ve zihinsel performansımız ve hatta ruh durumumuz, stres vs.

Yaşlanmanın getirdiği hastalıklara karşı koruduğu ispatlanan bir genin, biyolojik saatimiz üzerinde de etkisi olduğu görüldü. Uyku düzeni ile vücuttaki yaşlanma arasında bir bağın varlığı yaygınca biliniyordu. Gece mesai yapan işçilerin diyabet hastalığına daha çok yakalanmaları bunu doğruluyordu. Bilim adamları, biyolojik saat üzerinde etki ederek, yaşlanmayı ve yaşlanmanın getirdiği hastalıkları ertelemeyi umuyorlar.

Eskiden toplumun pek nadir bir kısmı kırklı yaşları geçerken, yirminci yüzyılın ikinci yarısından sonra ortalama yaş sınırının ve yaşlı nüfusun artması, bu nüfusun ihtiyaçlarının sağlık açısından değerlendirilmesini gerektirdi. “Genç” yaşlılar, altmış beş ile yetmiş beş yaş arasındayken, “gerçek” yaşlılar seksen yaşın üstünde olanlar diye ayrılmaya başlanmıştır. İnsanlar yaşlandıkça, diyabet, hipertansiyon, kanser, alzheimer gibi hastalıklarda çoğalma görülmüş ve bu durum yaşlı insanların bilim’in yeni araştırma nesnesine dönüşmelerine yol açmıştır.

Bugün bilim adamları yaşlılığı tersine çevirmekten bahsetmiyorlar tabii ki. Amaçları yaşlılığı optimize etmek, yani yaşlılığı en sağlıklı bir şekilde geçirebilmeyi sağlamak. Bugün “anti-aging” çalışmaları bilimde çok büyük bir yere gelmiş bulunmaktadır. Ülkeler adeta bir yarış içerisindeler ve her biri kendisine artı sağlayacak bir yer edinmeye çalışmakta.

Bizim inancımızda uzun ömür pek istenilmeyen bir durumdur. Hastalıklarında bazen Allah’ın sevdiği kuluna dünyada iken ahireti kazanma vesilesi, günahlara keffaret olarak verdiğini kabul ederiz. Fakat diğer yandan, Hz. Peygamberimiz sıhhat ve âfiyet’in Allah’ın kullarına verdiği en değerli nimet, en kıymetli hediye ve en cömertçe verilen ihsandır demesi düşündürücüdür. Tıbbın uygulamalarını ölüme galebe çalmasına vesile olduğu için teşvik etmiştir. Hz. Peygamberin her an aktif ve zinde kalmaya, hareketliliğe ve erken yatarak erken kalkmayı teşvik etmesindeki amaç göz ardı edilmiştir. Bugün bizlerin bu gibi ilimlerde, derinliklerine ulaşacak, hakikatlere yükselecek şekilde mutlaka yol katetmemiz gerekmektedir. 


Genç Bilim'ın Yazısı.