Büşra Sarı

Kaleminize minnettarım. Öfkenizi saklayan olduğu için. Kaleminize minnettarım, imanınızı kavi tutacak sesler olarak kalbinizde muhafaza olduğu için. En çok da mevcudiyetinize minnettarım; çok az rolmodel hanımın kaldığı şu zamanda yıllar öncesinden bize  hayatınızla örnek olduğunuz için.

lümünüzün üzerinden tam 75 yıl geçti Fatma Aliye Hanım… İtiraf etmem gerekirse isminizi ilk olarak 50 TL’nin arka yüzünde gördüm. Sizinle ilk o zaman tanıştım. Sizin hakkınızda az çok bilgiye sahiptim. Ne zaman yaşamıştınız, neler yapmıştınız, bu ülkede bir hanım yazar olarak tam yeriniz neydi?.. En önemlisi 50 TL’nin arka yüzüne isminizin yazılmasını yaptığınız hangi güzel fiile borçlu idiniz? Nasıl hayat sürmüştünüz ki böyle bir şerefe nail olmuştunuz? Tek sebebi ilk kadın roman yazarımız oluşunuz muydu? Onca ilke imza atan kadın varken siz nasıl olmuştu da aralarından sıyrılmıştınız? Şimdi bu satırları yazarken utanıyorum. Fatma Karabıyık  Barbarosoğlu’nun ‘Uzak Ülke: Fatma Aliye’ kitabını okumasaydım belki uzun bir süre daha sizden habersiz yaşayacaktım. Bu satırlarımı özrümün bir nişanesi olarak kabul buyurun lütfen…

Kitapları en sadık dostlarınız bilmeye küçüklüğünüzden başlamışsınız. Okumak, yazmak sizin için yemek yemek ya da su içmek gibi bir eyleme dönüşmüş zamanla.

“Rabbim hayretimi artır” hadis-i şerifinin sırrına mazhar oluşunuz tam da bize örnek olacak cinsten. Hayretiniz, 1910’a kadar ilminizi artıran bir iklim olmaya devam etmiş. Osmanlı İmparatorluğu suyu azalmış bir ırmak gibi yatağına çekilirken; siz gelecek için umut aşılamaya devam etmişsiniz 1922’ye kadar, hem kaleminizle hem kelamınızla…

Evlilik hayatınıza ne demeli ya? Ah benim çağımın genç hanımları sizin evlilik hayatınızı yakından idrak etse, herkes kendine bir pay çıkartıp alsa ülkem için ne kadar da isabetli olurdu. Siz ne kadar kitap aşkıyla yanıp tutuşuyorsanız kitaplardan bir o kadar uzak eşiniz Faik Bey. Onunla bu en sevgili dostlarınız üzerine konuşmak için dile kolay tam on bir sene bekliyorsunuz. Sabrın sonu selamet oluyor! Eşiniz sizinle kitaplarüzerine sohbet ediyor, sizin yazı konusunda en iyi destekçilerinizden biri oluveriyor. Fatma Aliye Hanım bu nasıl bir sabır, nasıl bir teslimiyettir Allah aşkına?  

Kendinizi “uzak ülke” olarak tarif ediyorsunuz. Sahi neden uzak ülke? Vatanı için bunca emek sarf etmiş, savaş zamanı olduğu için zengin hanımlar arasında gerdanlığınızı ortaya koyarak seferberliğin ilk adımını atmış, Osmanlı kadınının asrının en onurlu kadınları arasında olduğunu anlatmak için devrin izansız kafalarına verdiğiniz mücadele varken nasıl olur da kendinizi böyle uzak ülke olarak  görüyorsunuz? Eğer şimdi sizinle yüz yüze konuşuyor olsaydık pencerenizden karın yağışını izliyor olurdunuz muhtemelen. Bana da tıpkı bir zamanlar gazeteci Fatih Kerimi’ye verdiğiniz cevabı verirdiniz: “Soru sorduğunuz yer, cevabın gömülü ve bizi bekliyor olduğunu sandığımız yerdir.”

Doğru ya, anayasasından “Devletin dini İslam’dır” maddesi çıkarılan, halifenin adam yerine konmadığı, yaşıtlarınızın ve hemcinslerinizin birer Osmanlı hanımefendisiolmaktan ziyade işgal devletlerinin kuklalarıymış gibi davrandığı, harf devriminin  yapıldığı, ülkenin bir gecede cahil bırakıldığı günlerin insanıydınız siz. Düşüncenin hızını kestiğini söylediğiniz Latin harfleri sizden çok uzaktı, siz tüm bunlardan çok uzaktaydınız. Bunun gibi yüreğinizde binlerce hıçkırık…

Ölmeden evvel ölenlerdensiniz aslında. 1934 yılında gazetede kendi ölüm ilanınızı okuduğunuzda ne hissetmiştiniz? Siz aslında 1922’den beri unutturmuştunuz kendinizi. Artık yazıları okunmayan bir yazar olmaktansa, artık yazmayan bir yazar olarak kalmak daha iyiydi sizin için. Kurulmakta olan yeni dünyada kendinize yer olmadığını çağdaşlarınızın aksine çabuk idrak etmiştiniz. Ya yeni düzene sorgusuz sualsiz uyacaktınız ya da yenilenen her şeyi acımasızca kötüleyerek eskiyle bağınızı koparmayacaktınız. İkisi de size uygun değildi değil mi? Bu yüzden unutulmayı yaşarken tattınız.

Bu yüzden yazı yazmayı bıraktınız. Çünkü yazdığınız yeni düzende anlaşılmayacaktı. Söyleyeceğiniz sözlerin sükût suikastına uğrayacağını bile bile yazmaya ne gerek vardı!

Kaleminize minnettarım. Öfkenizi saklayan olduğu için. Kaleminize minnettarım, imanınızı kavi tutacak sesler olarak kalbinizde muhafaza olduğu için. En çok da mevcudiyetinize minnettarım; çok az rol-model hanımın kaldığı şu zamanda yıllar öncesinden bize hayatınızla örnek olduğunuz için.


GENÇ'ın Yazısı.