Yaz Düşlerinden Düş Kışlarına
Nursena Gürer
Dedemlerin buralar soğuktur, ayazı yakar. Odun çıtırtıları eşlik eder bu yüzden de her daim. Közlenmiş patates akşamki muhabbetin şekeri, tuzu, biberi sıcacık ekmeğin yanında. İyi denk geldim hafta ortasına. Ekmek yapma vaktidir hafta ortası. İlk çıkan ekmeğin nasiblisi olmak devlet başkanı olmaktan daha büyük bir şeydir benim için. Ağzım gözüm un olmuş, şakalaşmalara anlayamadığım bir mutlulukla eşlik etmenin verdiği huzur bir başka. Çok gerçek. İliklerine kadar gerçek. Anneannemin masalları kadar gerçek. Ağacın altındaki yıldız çocuk kadar gerçek. Her ne kadar oda sıcacık olsa da yorganın altındaki buz kesen soğukluk kadar gerçek. Gerçekliğin ne çok ispatı varmış burada yeni anladım. Saklı ya da ortada...Işık ya da ses...
Mantar toplayamadık. Böğürtlen de. Yaza kaldı onlar. Kar yağdı mesela, onu izledik. Her zaman bu kadar romantik olmuyor tabi. Gerçeklikten bahsediyorduk, o insanın kanını donduran suyla abdest almak ve bulaşık yıkamak da işin bir parçası. İtiraf etmeliyim; kişi bulaşık yıkarken de kendinden geçebiliyor. Düşüncelere bulaşık suyu... Süngerle tencerelerin ezeli savaşı! hayyayt hayt huyt. Bu sıcak sudan soğuk suya sokmayacağım sözünün hikmetini bir kez daha anlamış bulundum.
Dedem önceleri türkü söylerdi, anneannem eşlik ederdi. Şimdileri pek söylemez olmuşlar. Kur’an sohbet falan dinliyorlar televizyondan. Kıramadı hatırıma okudu bir türkü dedem:
"Ben yanarım yavrum sana yavrum yanar yavrusuna kainatın kanunudur koyun meler kuzusuna..."
Bir de kavalı var dedemin ama bırakmış bir köşeye, pek yalnız dururdu oracıkta. Aldım elime flütmüş gibi üfledim amma pek hoş bir ses çıkmadı. Kaval ile "daha dün annemizin" çalmanın cezası büyük olmalı. Do do sol sol la la sol. Hak ediyoruz cezayı çünkü.
Üst kat çıkmış dedem eve. Nasıl yaptı nasıl etti hiç anlamadım. Diyor buralarda kitap okur, ders çalışırsın hiç kimseler rahatsız etmez manzarası da güzeldir, yaylalara bakar hiç sıkılmazsın. Pek insan da yoktur, kafan rahat olur. Sanırım “sana hem muayenehane de açarız buraya” diyecekti de tam benim ayağım yerdeki malzemelere takıldı, lafı yarıda kaldı adamın.
Anneannem ATP’nin ne olduğunu sordu. Hiç, dedim, öylesine. İçim razı olmadı… Yıldız çocuğun kaçmasını, uzaklaşmasına sebep olan işte o. Ağacın altında gökyüzünü izlemesine, hayaller kurmasına, ağlamasına sebep olan o. Duygusuz bir şey ama onsuz da olmuyor be nenem…
Ben küçükken bu evde çorap yiyen bir canavarı olduğuna inanırdım, biliyor musun anneanne? Çok korkardım. Ama kardeşime çaktırmazdım korktuğumu. Annem çoraplarımızla yatmamıza izin vermediği için ben de çıkarır cebime koyar öyle uyurdum. Sanırdım ki ortalığa atarsam gelir canavar yer çoraplarımı. Bir kaç kere yaptım kayboldu çünkü. Yatarken çıkartmıştım sabah kalktığımda yoktu. Gece birisi almış. Geceleri iş başında olan tek canavarlardı o zamanlar. Yemişti insafsız beyaz çiçekli çoraplarımı. Üstelik bayram sabahıydı. O günden sonra izine daha rastlayamadım ben de çoraplarımı cebimde saklamaya karar verdim. Hatta yatarken elimle istemsiz kontrol ederdim cebimi. Sözün özü dün yine kaybettim çoraplarımı. Anneannemin parmağı var bu işte, ama susuyorum çöreklerin hatırına.
Sobanın üstündeki çaydanlıktan gelen ses azalmaya başladı. Soğuduğu için mi ısındığı için mi emin değilim. Etkin ve yetkin biri değilim. Genelde de olmam zaten. Hiç olmadım.
Köy yolundayız. Amcaların canlarını sıkan şaşırtıcı bir olaya tepkileri hoppala yavrum zam geldi şeklinde. Ne güldüm.
-Kimin kızısın sen yavrum?
Of en çok korktuğum soru… Küçüklükten beri yanıtlamakta yeterli düzeye erişemediğim soru…
-Şey işte annem var Gülsüm sonra babam var Mehmet
-Kimlerdensin yavrum sen, deden ninen kim?
-Ahmet dedem var Cemile anneannem
Yok, olmuyor.
El-cevap: Kara Haydarın büyük torununun ilk çocuğuyum.
-Haa maliyeden Ahmet, Karakaya Ahmet, Tekkeden Ahmet
-Şey evet dedemin adı Ahmet
-Okuyor musun kızım sen?
Anneanne yetişşşş.
-He he okuyor benim kızım doktor olacak küçüktür o daha.
Anneanne hani 19 yaşındayım ya ben hani 19. Nasıl anlatılır 19 bilmiyorum ki. Aslında bazen 19 bazen 59 bazen 9… Ama mesela hiç 109 olmadım ya da 89. O da olur evladım sobaya odun at hadi, sönmesin, sonra yakması zor oluyor. “Kalorifer diye bir icat çıkardılar bir de iyi ısıtır derler ya hu duvara astığınız şeyden ne fayda gelir töbe töbe” diye söylendi bir taraftan da.-Anneanne çoraplarım kayboldu da gözüne çarptı mı?
-Çorap mı? Yok görmedim. Sabah bakarım, gel bırak çorabı da çöreklerden ye iki. Sıcacık, bulamazsın Ankara’da böylesini.
Evet bulamam. Sıcaklığa dair pek bir şey bulunmuyor oralarda. Belki yazın...
Çaydanlıktan iyice ses kesildi. TV deki sohbet de bitti. Dedem türküyü bıraktı. Anneannemin çöreklerinin kıtırlarının hepsini yedim. Bulaşıklar da tükendi. Soğuk suyu kapattım. Sobanın üstündeki suyun sıcak mı soğuk mu olduğundan hâlâ emin değilim. Abdestimi aldım. Böğürtlenler yaza… Mantarlar da... Balık da, uçurtma da... Yaz düşlerinden düş kışlarına.
Çevir sayfaları.
Erbain eşliğinde diriliş neslinin amentüsü:
Asra yemin osun ki insanlık hüsrandadır.
Vesselam...
GENÇ'ın Yazısı.