İçinde bulunduğumuz hafta başında Eskişehir’de Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresi gerçekleşti. İki günlük zaman dilimine ayırılan kongre 18 Şubat 2014 Salı günü sona erdi. Daha önce önemli birçok kültürel etkinliğin düzenlenmesinde katkıları bulunan Eskişehir kenti yine önemli bir organizasyona ev sahipliği yaptı. Eskişehir bu defa Türk Dünyası Kültür Başkenti sıfatını taşıyarak diğer Türk ülkelerinden ülkemize gelen edebiyatçıları ağırlıyordu. Bu ve benzeri organizasyonlarda son yıllarda ön sıralarda bulunan Eskişehir kenti yavaş yavaş dünya nezdinde de önemli bir kültür kenti imajını kazanmakta. 

Türk Dünyası Edebiyat Dergileri Kongresi’nin 18 Şubat Salı günü sona ermesinin ardından bir sonuç bildirgesi yayımlandı. Yeni ulaştığımız bildirgeye göre alınan karar şu şekilde: Unesco tarafından vefatının 100. Yılı dolayısıyla anma programına alınan İsmail Gaspıralı’nın hayatının ve eserlerinin dünyada daha iyi tanıtılması için çalışmalar yürütülecek. Ayrıca Uluslararası Türk Teşkilatı tarafından doğumunun 290. yılına binaen Türkmen şairi Mahtumkulu Firaki ve doğumunun 150. yılına binaen Kırgız ozanı Toktogul Satılganov yılı ilan edildi. Kıbrıs edebiyatının önde gelen isimlerinden İsmail Bozkurt Türk Dünyasında yılın edebiyatçısı seçildi.

Öncelik olarak Türk dünyasının edebiyat adamlarının bir araya gelerek kimi çalışmalar yürütmesi önemli bir hadise. Bugün oldukça geniş mesafeye yayılmış olan bir Türk coğrafyası var. Dolayısıyla geniş bir coğrafyada yaşayan bir Türk dili ve lehçeleri var. Böylesine şanslı bir konumda bulunan bir topluluktan etki oluşturabilecek bir edebiyat bunun yanında diğer sanatsal alanlarda adından bahsettirebileceği başarılar beklemek doğal bir hak haline geliyor. Ayrıca bu topluluk için de bir vazife halini alıyor.

Böyle bol bir imkâna sahip olunmasının yanında Türk dünyasında bu tür bir hareketlilik maâlesef yaşan(a)mamıştır. Yukarıda bahsettiğimiz seviyeye biraz Türkiye biraz da Kıbrıs yaklaşabilmiştir. Buna rağmen dünyaya açılım noktasında birkaç istisna haricinde zayıf kalmışlardır. Diğer Türkî cumhuriyetler bunun da gerisinde kaldılar.

Türk edebiyatından Nazım Hikmet, Orhan Pamuk, Kırgızistan’dan Cengiz Aytmatov, Kırım’dan Cengiz Dağcı gibi eserleri değişik ülkelerde yayımlanmış evrensel edebiyatı adamı kimliğini kazanabilmiş isimlerin dışında ne bir edebiyatçı ne de herhangi bir sanatçı böyle bir ünvân kazanamamış.

Bu durumda olunmasının altında elbette önemli sebepler de mevcut. Özellikle Orta Asya Türk devletlerinin 1990’lara kadar Sovyetler Birliğinin himayesi altında olması böyle bir hal ile karşılaşmamıza neden olmuş. Günümüzde ise bu coğrafyada aşılması gereken ciddi siyasal sorunlar bulunmaktadır.

Bu ülkeler yaşanan olumsuz sorunların üzerine gider ve ciddi sarsıntılar yaşayarak olumsuzlukları atlatabilirse büyük fırsatlar imkân dâhilinde olabilir. Eskişehir’deki gibi organizasyonlar şu anlık önemli adımlar eğer; dediğimize benzer bir canlanma yaşanırsa bu tür organizasyonların önemi daha da artacaktır. Medya ve teknoloji yardımıyla Türkî devletlerin birbirlerinin edebiyatından haberdar olması şu anda önemli bir ihtiyaç olarak kendini gösteriyor.

Dünya nezdinde bu tür birlikteliğe örnek ise İspanya ve Amerika kıtasında İspanyolca konuşan devletler. Özellikle İspanyol diliyle kaleme alınan kimi Latin Amerikalı yazarların kitapları çoğu dünya diline çevrilmiş. Bu yazarlardan kimi Nobel başta olmak üzere tüm dünyada gözde olan edebiyat ödüllerini kazanmışlar. Ayrıca müzik, sinema vb. sanatsal sahalardaki projelerle dünyaya açılmayı başarmışlar. Tabiî nitelik ürünlerinin yanında niteliksiz ürünleri de pazarlamayı başarabilmişler.

Türkî devletler de buna benzer projeler sayesinde dünyada isim yapabilirler. Bunun için kimi istişareler gerçekleştirilmesi düşünülebilir. Medya bu projede kimi vazifeler üstlenirse önemli bir güç kaynağı olacaktır. Akademik alanda yapılacak çalışmalar, akademisyenlerce hazırlanacak kimi makaleler, kitaplar önemli birer araç olacaktırlar. Böyle projelerin sıklaştırılması ile Türk dili ve edebiyatının dünyada söz sahibi olmasının da önü açılmış olacaktır. 


M. Sait Aktaş'ın Yazısı.