Ali Güven

Hiçbir ana-baba evladının kaybedenlerden olmasını istemez. Allah’ın Adem oğluna verdiği merhametin bir eseridir bu durum. Ancak merhamet damarları kurumuş ve sıcaklığını kaybetmiş insanlar çocuklarını umursamazlar. Akıbetleri için endişe etmezler. İşte bu merhamet sebebiyle ebeveynler yaşadıkları sürece çocuklarını kollayıp dururlar, zarara uğramamaları için ellerinden gelen bütün gayreti gösterirler. Çünkü evlat candan bir parçadır hatta çoğu zaman candan daha da değerlidir. İnsan kendisinin eza ve cefa çekmesine tahammül edebilir ama evladının acı çekmesine dayanamaz. Bu acının büyüklüğünü bilenler bu yüzden ebeveynin gözleri önünde çocuğuna eziyet etme hatta öldürme yoluna başvururlar ve evlat acısı ile işkence ederler.

Zekeriya (as) gözü önünde şehit edilen Yahya (as) dan dolayı acıların en büyüğünü tattı. Ama yıllarca gözyaşı da dökmedi. Çünkü Yahya (as) Allah için canını vermiş, en yüksek mertebeye erişmişti. Onun için üzülmeye, endişe etmeye gerek yoktu. O ebedi saadete erişmişti.

Peki, Yakub (as), kaybettiği Yusuf’u (as) için niçin yıllarca gözyaşı döktü?

Yakup (as)’ın içini yakan, ciğerini parçalayan, göz pınarları kuruyuncaya kadar ağlatan, Yusuf’un yokluğu, hasreti değildi. Yusuf’u kuyuya atan kardeşleriydi Yakup (as)’ı ağlatan. Geri adım atıp, tevbe etmeyen ve yalanı içlerine sindiren on bir çocuğuydu, Yakup (as)’a sabrun cemil dedirten. Pınarın başında susuzluktan ölen çocuklarına ağlıyordu Yakup (as).

Ne pınardı ama. Pınar değil çağlayanların başında susuzluktan ölüyorlardı. Babaları peygamber, dedeleri peygamber, amcaları peygamber ve büyük dedeleri peygamberin atası… Evet, Yakup (as), bu bereketten bu ikramdan nasibini alamamış çocuklarına ağlıyordu.

Yoksa Yakup (as) Yusuf’un (as) kurtlar tarafından yenmediğini biliyordu. Gömleği parçalanmamıştı. Yusuf’un makam-mevki sahibi olacağını Yusuf’un gördüğü rüyasından anlamıştı. Yusuf için ağlanacak bir şey yoktu. Bilakis Yusuf iftihar edilecek bir durumdaydı.

Kalpleri çeviren Allah, hidayeti veren Allah... Kimin çocuğu olduğun, kimler arasında yaşadığın önemli değil. Allah dilemedikçe sen istediğine, sevdiğine hidayet edemezsin. Ömrünü onlara vakfetsen, olanca gücünü sarfetsen olmaz. Allah dilemedikçe pınar başında bir avuç su içiremezsin çocuklarına. Kalplerin sahibi Allah.

İbrahim (as), “Beni ve neslimi namaz kılanlardan kıl" diye dua etmişti. “Beni ve oğullarımı putlara tapmaktan uzak tut Rabbim” diye dua etmişti. Aradan çok uzun bir zaman geçmeden nefsinin kulu olmuş, hevasının kurbanı olmuş çocuklardı Yakup (as)’ı ağlatan. Yusuf’un endişe edilecek bir durumu yoktu ki! Yusufu büyük dedesinin duasına layık bir torun olmuştu zaten. Avuç avuç pınarın suyundan kana kana içmişti zaten.

Yakup (as)’ın belini büken, gözünün içine baka baka yıllarca yalan söyleyen, yaptıkları kötülüğü itiraf etmeyen koca koca adamlardı. Ve bu adamlar bu halleri üzere ölüp giderlerse varacakları yer ateşti. Yakup (as)’ın içi yanıyordu, ateşte yanacak oğulları için. Kalplerine ulaşmak için yıllarca uğraştı durdu. Sürekli sordu durdu: “YUSUF’A N’APTINIZ?”

Çok küçük bir şeydi beklediği, duymak istediği şey. Bir cümleydi. “Baba Yusuf’u kurt yemedi, biz O’nu kuyuya attık.” Demelerini bekledi durdu yıllarca. Ama olmadı. Yıllarca sürdü bu yangın. Yakup (as)’ı yaktı tüketti. Acısını içine gömdü. Ağladı da ağladı. Ama oğullarının kalplerine erişemedi, etki edemedi. Beklediği cümleyi duyabilmek yıllarını aldı.

Bu kadar zor muydu peki “Yusuf’u kurt yemedi, biz O’nu kuyuya attık.”demek. Evet geri adım atmak gerçekten zor. Hele nefsinin kölesi olmuşlar için çok daha zor. Ama Rabbinin makamından korkup, nefsini hevasına tabi kılmayanlar için kolay. İşte onların yeri de cennet olacak.

Ateşten kurtulup, cenneti girmeyi en büyük kazanç görenler için geri adım atmak çok kolay. Hevası ilah olanla, ilahı Allah olan arasındaki fark budur işte. Yusuf’u kurt yemedi demek o kadar zor bir cümle olur ki?

Günahtan dönmeyi, tevbe etmeyi geciktirmemek gerek öyleyse. Aradan geçen yıllar çok güçleştiriyor çünkü tevbeyi. Sıcağıyla, acilen, pekişmeden “Vazgeçtim, döndüm Rabbim” diyebilmeli insan. Beklemeden, soğutmadan, şeytana fırsat vermeden. Çünkü şeytan tetikte bekler durur, hayra engel olmak, şerri yaptırtmak için. Hayrı yapmak istediğinde hemen yap, çünkü onu sonra yapamayabilirsin. Unutturulursun ya da ihmal edersin. Şerr yapmak aklına geldiğinde de hemen yapma. Onu da unutturulursun ya da geçen süre içinde gafletinden uyanırsın. Şerri yapmaktan vazgeçersin. Hayırlarda acele et, ihmalkar davranma. Yoksa gözyaşının dinmesi, Yusuf’a kavuşmak çok uzun yıllar alabilir.

Yusuflar için endişe etmeye, üzülmeye gerek yok. Gözümüzün önünde hüsrana giden çocuklarımıza ağlayalım. Matematiği, fiziği bilmeyen kimyadan anlayamayan, üniversite sınavında başarısız olmuş, kazık kadar adam olmuş bir meslek edinememiş, bir diploması olmayan çocuklar için değil endişemiz. Namazsız, edepsiz, duyarsız, saygısız bir nesilden dolayı endişemiz.

Nuh (as), oğlunun dalgalar arasında can vermesine ah etmedi, gemiye binmeyip inananlardan olmaması ve felaha erememesine ah çekti.


GENÇ'ın Yazısı.