Sanatçının Özerkliğini Baltalamayın!
Sansür: çeşitli kavramların çeşitli yollarla kontrol altına alınmasıdır. Yeryüzünün hemen her ülkesinde değişik zamanlarda hükümetlerce sansür uygulamasının yapıldığına şahit olunmuştur. Özellikle diktatörlerin adeta altın çağı olan 20. yüzyılın ilk yarısında bu tür rejimlerin hâkim olduğu ülkelerde birçok sansür uygulaması görülmüştür. Ülkemizde de tek parti dönemi başta olmak üzere sıkıyönetim zamanlarında sansür uygulaması sık sık görülmüştür. Sansür uygulamalarının mağduru ise genelde sanatçılar olmuşlardır. Çünkü sansür nedeniyle sanatçının (edebiyatçı/müzisyen) eserleri bahsettiğimiz dönemlerde yasaklanmış veya toplatılmıştır.
Ne mutlu ki; bu zamanları yaşayıp geride bıraktık. Bu uygulamalar kültür ve sanat kurumumuz açısından acı tecrübeler oldu; yakın zamanda ise bu uygulamalar en asgari seviyeye indi nihâyet. Ama ufak tefek de olsa bu tür hadiseleri gazetelerden, internetteki haber sitelerinden duymak ister istemez insanı üzüyor.
Buna örnek bir hadiseye dün sosyal medyada paylaşılan bir haber ile tanıklık ettik: Habere göre Türk şiirinin önemli şairlerinden Ece Ayhan’ın Meçhul Öğrenci Anıtı şiiri M.E.B. Talim ve Terbiye Kurulu’nun şiirde devletin manevi kişiliğini zedeleyecek ibareler bulunmaktadır raporuna binaen şiir 12. sınıf ders kitaplarından kaldırıldı. Kurul aynı zamanda Reşat Nuri Güntekin’in Anadolu Notları 1-2 eserindeki “Otel” başlıklı gezi yazısında bir paragrafa sansür uyguladı. Zikr edilen kitap daha önce bakanlıkça yüz temel eser listesine alınmıştı.
Bu zamanda bile böyle bir sansür uygulaması ile karşılaşmak insanı endişeye sevk ediyor. Üstüne üstlük bu ilk kez yaşanmıyor. Geçtiğimiz sene içerisinde Edip Cansever, Cahit Külebi ve Melih Cevdet Anday’ın ders kitaplarında yer alan şiirleri gene M.E.B.’ ce sansürlenmişti. Bu sene işe Ece Ayhan ve Reşat Nuri’den başlandı. İleriki aylarda benzer bir uygulamaya daha şahit olacak mıyız? Şimdi bu endişe ile beklemeye başladık.
Ülkemizin birçok sektörde belli bir düzeyi yakalamasına rağmen kültür-sanat sektörüne bu tür uygulamaları kültür-sanat duyarlılığı yüksek olan insanların canını acıtıyor. Çoğu insanın cumhuriyet döneminin en başarılı hükümeti olarak gördüğü bu hükümetin bakanlığı bu sansürü uyguluyor bir de.
Elbette dünyanın birçok yerinde sansür uygulamaları yaşanabiliyor. Sansür ilk bakışta doğal bir hâl olarak göze görünmeyebilir. Kanaâtimce sansür uygulaması son çare olarak düşünülmelidir. Sansüre başvurulmadan önce değişik yollarla çözüm aranmalıdır. Ülkemizde de sansür uygulaması dengeli bir mantıkla sakıncaları şiddetli olan sahalara yönelik kullanılmaktadır. Ne kadar geniş düşünebilirsek düşünelim bir şekilde sansür uygulama yoluna gidiyoruz. Sansür bir anlamda kaçınılmaz bir hal alıyor.
Ancak sansür kültür-sanat sahasında kendini gösterdin mi? Orada itiraz ünlemleri şiddetli bir biçimde artar. Sanat özerk bir alandır ve sanat eseri tamamen onu meydana getiren sanatkâra aittir. Sanatkârın kamuya sunduğu eser ise zamanla kamuya ait hale gelecektir. Kamuoyu eseri benimser ya da benimsemez hiç önemli değil. Bu eseri yok saymak, sansürlemek bir kimsenin bir kurumun tasarrufunda olamaz. M.E.B sansür yoluna gitmeyip en azından bu eserleri kitaplara almama yoluna gidebilirdi. O zaman itirazın şiddeti en azından asgariye inerdi. Yahut bu konu gündeme gelmezdi.
M.E.B. Hasan Ali Yücel’den sonra ciddi projelere imza atma konusunda pek başarılı olamadı. O günden bu yana altmış sene geride kaldı. O dönemden bu döneme nice iktidar geldi gitti. Ancak o dönemdekine benzer ya da o dönemi geride bırakabilecek bir sıçrama gerçekleşmedi. O günden bugüne köklü bir nesil yetişemediyse bunda büyük oranda M.E.B.’ in hataları vardır.
Şahit olduğumuz bu sansür olayından yola çıkacak olursak M.E.B. ’in ciddi bir yapılanmaya girmesi gerekmektedir. Değişik sektörlerde önemli projeleri hayata geçirebilirsiniz; ancak sanata bu kadar bigane kalır ve sansürleme yoluna giderseniz ileri de köklü bir neslin meydana gelmesine de bir anlamda engellemiş olursunuz.
Düşünün Milli Eğitim Bakanı Nabi Avcı yakın zamanda gerçekleştirilen bir toplantıda Ece Ayhan’ın bir mısrâsını kasıtlı şekilde eksik okumuş ve Ece Ayhan’ı sansürledi diyebilirler esprisini yapmıştı. Oldukça ironik bir vaziyet ki bugün Ece Ayhan’ın şiiri sansür uygulamasına maruz kalıyor. Aynı durum daha önce yüz temel eser listesine alınan “Anadolu Notları” için de geçerli. Vaziyet bu iken Bakan Nabi Avcı akl-ı selim yöntemlerle sağlıklı bir çözüm getirmesi beklenir. Güz mevsimindeki okul açılışı esnasında öğrencilere Cahit Zarifoğlu’nun kitabını dağıtan Nabi Avcı bunun önüne geçmekle mükelleftir.
Velhâsıl böyle sansürler, yazan, çizen her bireyi endişeye düşürebilecek vaziyette.
M. Sait Aktaş'ın Yazısı.