Sağlıklı Kişi Niyetine
Fiziksel bitkinliğin bir numaralı tedavisi bu yazıda!
Sağda solda; gazetede, televizyonda; iş yerlerinde, ev oturmalarında birçok sağlık tavsiyesiyle karşılaşıyoruz. Şunu yeme bunu iç, şunu yapma bunu sür, bunu bırak... Hiçbirini küçümsenmemek ve deliline bakıp ona göre de uygulamak lazım.
İnsan merak ediyor: Bu nihayetsiz öneriler içinde en öne çıkan, tek başına en büyük etki yapan hangisi? Sağlığımız için yaptığımızın karşılığını en çok alacağımız şey ne?
Cevap olarak, geniş bir yelpazedeki birçok sağlık sorununa epeyce (göreceksiniz) iyi gelen bir tıbbi müdahaleden bahsedeceğim. Öyle ki bu müdahale:
- Diz artriti (eklem iltihabı) olanlarda haftada üç kere bir saat uygulandığında ağrıları ve hareket kısıtlığını %47 oranında azaltıyor.
- Yaşlı hastalarda, demans (bunama) ve alzaymır hastalığı gelişimini %50 oranında düşürüyor.
- Yüksek diyabet riski olan hastalarda diyabet olma ihtimalini %58,
- Menopoz sonrası kadınlarda, haftada dört saat uygulandığında, kalça kemiği kırılma riskini %41,
- Anksiyeteyi %48 oranında düşürdüğü görülmüş.
- Depresif hastalarda %30 ila %47 arasında iyileşme sağlıyor.
- 10.000 üniversite mezununda 12 yıl boyunca yapılan araştırmalar, bunu uygulayanlarda uygulamayanlara göre ölüm riskinin %23 daha düşük olduğunu göstermiş.
- Fiziksel bitkinliğin 1 numaralı tedavisi.
- Ve daha birçok etkisinin toplamı olarak hayat kalitenizi ciddi manada yükselten bir müdahale bu.
Acaba nedir, nedir?
Egzersiz. Evet, hem de ağır bir egzersiz de değil, yürümek kâfi. Günümüzü evde, okulda, işte oturarak veya uyuyarak geçiriyoruz. Bir oturma hastalığı musallat olmuş.
Bilhassa televizyon ve bilgisayarın hayatımızdaki yeri önemli bir değişken. Bu hareketsizlik kronik hastalıklar için ciddi bir risk faktörü.
Güney Karolayna Üniversitesi’nden Profesör Stephen Blair’in, 50.000 kişilik bir grupta yaptığı araştırmada ölüm riskini arttıran etkenleri sıralıyor. Hipertansiyon ve sigarayı, obezite, yüksek kolesterol ve diyabet takip ediyor. Fakat araştırmasında göze çarpan, bunların hepsinden yüksek bir faktör var: Zinde olmamak.
Aynı araştırmadaki bir diğer önemli tespit ise obezite ve hareketsizlik üzerine. Obezite hareketsizlikle birleştiği zaman gerçekten kötü bir sağlık tablosu ortaya çıkıyor. Obez ama fiziksel olarak aktif kişiler, kilo vermiyor olsalar dahi, obezitenin birçok olumsuz etkisinden korunuyorlar.
MÖ 4. yy’da Hipokrat “Yürümek en iyi ilaçtır” demiş. Görüldüğü üzere hâlâ haklı, sağlığımız için yapabileceğimiz en iyi/kârlı şey günde yarım saat, hatta mümkünse bir saati fiziksel olarak aktif geçirmek.
Bir diğer araştırmacı, Rainer Hambrecht, 100 kalp hastasının yarısına grup olarak günde 20 dk. bisiklet ve aerobik gibi fiziksel aktiviteler yaptırıyor. Diğer yarısına da stent (kalp krizine neden olabilen koroner -kalbi besleyen- damar darlıklarında damarın içine yerleştirilerek damarı açık tutmaya yarayan hayat kurtarıcı alet) takılıyor ve normal aktiviteleriyle devam ediyorlar.
1 senenin sonunda egzersizcilerin %88’i hiçbir sorun yaşamamışken, stentçilerde oran %70 olarak bulunuyor. Düşük teknoloji ve düşük maliyetle yapılan egzersiz, yüksek teknolojili “stent”e göre daha başarılı. Ayrıca stentin sadece bir kılcal damarı korumasına karşı fiziksel aktivitenin tüm vücudu koruduğunu da eklemek lazım.
Maalesef, bizim spordan anladığımız sağlık değil, eğlence. Egzersizden anladığımız; vücut geliştirme. İstanbul Halk Sağlığı Müdürü Doç Dr. Mustafa Taşdemir, Spor Bakanlığı’nın bu konuya ehemmiyet vermediğinden yakınarak şöyle demişti: “Spor Bakanlığı’nın derdi şampiyon çıkarmak, sağlıkla ilgisi yok... Obezden şampiyon çıkmaz ki!”
Yaptığımız spor, egzersiz sağlıklı kişi niyetine olsun.
Egzersiz bir ilaçsa hangi dozda, ne sıklıkla kullanalım?
Hiçbir şey yapmayan biri haftada 1 saatlik egzersizle dahi kalp hastalığı riskini neredeyse yarıya indirebiliyor. Yani siz de hiçbir fiziksel aktivitede bulunmuyorsanız, az da olsa bir şeyler yapmaya başlayarak epey kazanım elde edebilirsiniz.
Daha çok aktivite daha iyi ama ayırdığınız vaktin karşılığını en çok aldığınız miktar günde 20 ila 30 dakika.
1990’da Japon Osaka Gaz Firması’nın çalışanlarına yaptırdığı sağlık taramalarında şöyle bir sonuca rastlıyorlar:
İşe daha fazla yol yürüyerek gelenlerin ciddi sağlık sorunları yaşama oranı daha düşük bulunmuş. Bu örnekte 10 dakikadan az yürümenin yüksek tansiyon riskinde bir şey fark ettirmediği ama 10 ila 20 dakika arasında yürümenin %12, 20 dakikanın üstünde %29 oranında düşüş sağladığı tespit ediliyor. Her +10 dakika yürüyüş yüksek tansiyon riskini %12 azaltıyor.
MÖ 4. yy’da Hipokrat “Yürümek en iyi ilaçtır” demiş. Görüldüğü üzere hâlâ haklı, sağlığımız için yapabileceğimiz en iyi/kârlı şey günde yarım saat, hatta mümkünse bir saati fiziksel olarak aktif geçirmek.
Bu çarpıcı istatistikler birçoğumuzu yürümeye niyetlendirecektir. Diğer taraftan herkesin evde, okulda, işte kendine has bir sürü meşguliyeti var ve alınan niyetler bir süre sonra bozuluyor. Ama gün içindeki oturduğumuz ve yattığımız zamanı 23 buçuk saate indirmek o kadar da zor olmasa gerek, öyle değil mi?
Bunun için kendi hayat tarzımıza ve alışkanlıklarımıza göre bir fiziksel aktivite geliştirmeliyiz. Bir organizasyon olmadan spor yapamam diyorsanız öyle yapın. Ama birçok kişi için hareketi hayatın içinde bir yere konumlandırmak daha iyi olacaktır:
“Her gün gittiğim filan yere yürüyerek gideyim.”
“Asansör gördüğümde merdiveni tercih edeyim.”
“Bir önceki durakta inip biraz yürüyeyim.”
“Ya Allah!”
Kaynak: Dr. Mike Evans’ın “23 Buçuk Saat” adlı dersi
Hüseyin Küçükali'ın Yazısı.