Merve Kurtoğlu

Seviyeli mizah denince akla gelen sayılı isimlerden biri olan Bekir Develi ile kısa bir söyleşi yaptık…

Mizah zordur ve siz bunu insanları incitmeden nasıl yapıyorsunuz?

Genel manada gösterilerimin amacı; kimseyi utandırmadan, incitmeden yani hassasiyetlerine özen göstererek biraz da özeleştiride bulunabilecekleri hasbihâl ortamına vesile olmak. Daha açık ifade etmek gerekirse; Müslümanların bilerek yahut bilmeden yaptıkları yanlış eylemlerden ziyade, onların sokakta, camide, sohbet ortamında, sahne gösterisi için gittiğim yerlerde karşılaştığım girift noktaları mizahi bir dile dökme gayretindeyim. Hâliyle bizi yine bize hatırlatmaya çalıştığım için insanlar yakaladıkları özeleştiriye ya da iyi hâllere gülüyor, çünkü ben sahnede onları anlatıyorum. Yani “bak işte bu sensin” diyorum…

Esinlendiğim zemin de yine onlar, ben etrafıma dikkatli bakan biriyim, ilgimi çeken olayları, detaylarda saklı kalan hamleleri not ediyorum ve bunu vakti gelince sahnede uygun bir dille anlatıyorum. Doğallığı görenler ve kendilerini bulanlar için bu durum incitici olmamakla beraber tebessümlere vesile oluyor hamd olsun …

Bekir Develi ile Keşif Zamanı isminde dünyayı dolaştığınız bir program yapıyorsunuz. Farklı coğrafyalarda gördüğünüz enteresan şeyler var mı?

Çekime gittiğimiz ülkelerde din alimlerinin türbelerini, kabirlerini ziyaret ediyoruz. Müslüman kardeşlerimizin büyük teveccühü ile karşılanıyoruz. Hiç tanışmamış olsak da, aramızda binlerce kilometre mesafe olsa da, ‘selamunaleyküm’ deyip tanıştıktan sonra o sıcaklığı alıyorsun.

Çünkü İslam ahlakında dışlamak, burun kıvırmak yoktur. Aynı Allah’a (c.c) inanıyoruz, aynı Peygamber’in (s.a.v) ümmetiyiz. Hergün beş vakit aynı yöne secde ediyoruz. Aynı dili konuşmasak da anlaşabiliyoruz. ‘Müminler ancak kardeştirler’ ayeti tecelli ediyor. Bu idrakle yola düştüğüm her niyette Allah beni mahçup etmedi hamd olsun…

Üç sene önce Ramazan ayında yurtdışına çekime gittik. Hırvatistan’daydık ve artık çekim yapılacak konu hakkında sıkıntı yaşamaya başladık. Tamamen hazırlıksız, ne çekeceğimiz hakkında en ufak bir fikrimiz olmadan, Allah bir yol gösterir diyerek yola çıktık. Srebrenica’da Slapuvici diye bir dağ köyüne gittik. Yanımıza köyün yaşlılarından bir teyze geldi ve bize kendi dillerinde bişeyler söylemeye başladı.

Kameraman arkadaşımız kayda girdi. Teyze, bir camiileri olduğunu fakat imamlarının olmadığını, Türkiye’nin neden buraya bir imam yollamadığını sordu ve kendilerinin 9 yıldır ezan sesi duymadıklarını söyledi. Bu çok tuhaf bir durum, bizim günde beş vakit duyduğumuz, aşina olduğumuz ezan sesine, Müslüman olmalarına rağmen hasret kalmışlardı. O bölge çok zulüm görmüş bir bölge.

Öyle ki köyde hiç erkek yok. Sırplar köyün erkeklerini, ‘sizi başka bir yere götürüyoruz’ diyerek toplayıp götürmüş ve o erkeklerden bir daha geriye dönen olmamış. Hepsi katledilmiş, şehit edilmiş.

Ezan sesi duymayan bu teyzelere orada canlı ezan okumuştum, çok mütavazi bir sofrada iftarımızı yaptık. Ezan sesini duyduklarındaki o yüz ifadelerini, o mahsun mutluluğu hiç unutmam. İşte bu hâl, kulaklarımın şahit olduğu her Ezan-ı Şerif için sonsuz hamd etmeme sebep oldu.

Biz toplum olarak doktor gördüğümüzde ağrıyan bir yerimizden bahsediyoruz, bir mühendis gördüğümüzde tamir yaptırmaya kalkıyoruz. Sizi görenler de hadi bizi bir güldür mü diyor?

Bu şekilde çok istek geliyor. Bunu normal karşılamakla beraber, ılıman da bakamıyorum, zira bu beklentinin zemini sohbet ortamlarında, sosyal alanlarda doğaçlamayla oluşur, doğal olarak anlık esprilerle etrafınızdakileri güldürebilirsiniz, zira ortam buna müsaittir, bunu kaldırır, ancak havaalanında pasaport görevlisinin ‘madem komedyensiniz hadi bizi güldürün’ isteği tarzında beklentiler benden herhangi bir tepki almaz. Malumdur, samimiyet olmadan maksada erişilemeyeceği gibi zoraki hislerle mesleğim yıpransın istemem.

Evet malzememi sokaktan alıyorum, insanlardan alıyorum ama mizahın yeri sahnedir... İnsanlar yaptığınız işe saygı gösteriyor ve sahnenize de bunun için geliyor. Yani her şey yerinde ve zamanında güzeldir.

Tebessümleri yakalamak için de samimi olmak ilk kriterdir, aksini davranmak insanların beklentisini kırmaktan öteye gitmez, ben de işimi severek yapıyorum. Samimiyetsiz hareketlerden uzak kalarak, hamd olsun güzel sonuçlara nasipdar oluyorum.


GENÇ'ın Yazısı.