Mücadelenin Kaybeden İsmi: Kabil
Mart 2014 Yazı Atölyesine Gelen En İyi Yazı
Yazı Hakkında Metin Karabaşoğlu`nun Yorumu: Yazında dil ve anlatım olarak düzeltilmesi gereken belli aksaklıklar var. Ama mü’minler arası yaşanan güncel gerilimlere o kadar temel bir noktadan ve sağlam bir bakış açısıyla bakmış, o kadar güzel çözümlemeler yapmışsın ki, bütün bunlar yazını ‘Ayın Yazısı’ olmaya aday hale getiriyor. Ama diğer yazını zayıf buldum. Üslup ve kurgu probleminin yanında, çok söylenenleri çok söylendiği şekliyle tekrarlıyor; özgün değil. Her hâlükârda, gayretle, sabırla devam...
Tuğba Mutlu
Bir zamanların ‘Habil ile Kabil’ hikayesini dinleyen çocuklarıydık. Belki de öfkenin, nefretin ne olduğunu ilk bu hikayeden duymuştuk. Ama o masum akıllarımız almazdı bir türlü, kardeşin kardeşini öldürmesini, konduramazdık hiç hikaye kahramanlarımıza bu denli acımasızlık duygusunu. Hep hayal ürünü zannederek dinlerdik büyüklerimizden. Çünkü daha temizdik biz, daha masumdu bizim dünyamız. Girmiyordu kapılarımızdan kin, öfke, nefret gibi duygular.
Ve zaman geçti bedenlerimizle birlikte akıllarımız, duygularımız ve de dünyalarımız da gelişti. Artık sadece iyiler yoktu bizim dünyamız da, kötü karakterli insanlar dahil oluyordu hikayemize. Yaşadığımız zaman da buluyorduk Habil ile Kabil’i. Asırlar öncesinden beri süregelen kavgaları, savaşları, nefis mücadelesini yaşayarak anlıyorduk. Yeni hikayeler giriyordu hayatımıza; hayal ürünü olmayan, yaşanmış hikayeler. Habil ile Kabil’den sonra Firavunların, Nemrutların, Asiyelerin, Yusufların, Ömerlerin, Kanuni ve Fatihlerin hikayeleri.
Hikayeleri dinlerken, tek bir soru geliyordu aklıma. Neden? Neden kardeş kardeşi öldürür; Neden bir insan başka bir insana zulmeder.
Savaşlar vardır yeryüzünde; canı yok eder, malı yok eder, evladı yok eder, Ve savaşlar vardır yeryüzünde; insanlığı yok eder, kardeşliği yok eder, adamlığı yok eder.
Savaşların da bir kimliği, savaşmanın da bir adabı var mıdır? Şöyle bir durup bakıyorum geçmişimizden günümüze, savaşmanın da bir adabı varmış yeryüzünde. İnsanca savaşanlar ve vahşice savaşanlar. Savaşırken karşısındakinin de insan olduğunu, can taşıdığını düşünerek hareket edenler ve bir de savaşırken düşmanını öldürüp, organlarını yiyenler.
Ve biz bu zamanın gençleri. Biz Habil ile Kabil’den farklı olmayan insanlar görüyoruz yeryüzünde. Hikayelerden ibret almaya, her gün sözleriyle, hain planlarıyla birbirini öldüren kardeşleri; nefis mücadelesini kaybetmiş kimin ümmeti olduğunu unutan biçare Müslümanları; para, pul, mevki uğruna kardeşini sırtından vuranları; bulunduğu göreve layık olmayanları ve Efendimizin ‘Büyük cihat, nefis mücadelesidir.’ sözünü unutan asi kulları görüyoruz.
Habil ile Kabil gibi birçok olay boşuna yaşanmadı. İbret alınsın, ders çıkarılsın diye yaşandı. Ama ne kadar çok okusalar da ne kadar çok dinleseler de masal gibi geldi duydukları. Önce kardeşim diyemediler, kolay olanı tercih edip Kabil olmayı istediler. Ve yeryüzünü kardeş kanlarıyla boyayıp ne yazık ki büyük mücadeleyi kaybedenlerden oldular.
Metin Karabaşoğlu'ın Yazısı.