Siyah Yağmur
Japon gençliği Amerikalılara özenirken yıllardır hava filosu kurmalarına izin verilmeyen bu ülke, dünyayı teknolojisiyle fethediyor. Trenle seyahat etmek uçaktan daha hızlı. Arı kovanını andıran Tokyo’da hava alanına varmak saatler sürüyor.
Ağustos. Bulutların arasında ilerleyen yedi uçaktan sadece birinde bomba vardı. Fotoğrafçılar ve bilim adamlarını taşıyanlar uzakta dururken korumalar çevresinde çelikten duvar örmüştü. Amerika Hiroşima’daki askeri üssü bombalamak için geldiğini savunsa da sahip olduğu tüm teknolojiye rağmen Little Boy* şehrin ortasına bırakıldı. Bomba bir an gökyüzünde asılı kaldı. Kubbeli binanın yüzlerce metre üstünde yarıldı gök. Saatler durdu. Binalar eridi. Saçlar yastıklara yapıştığında deriler döküldü. Dümdüz olan şehir günlerce yandı. Bebekler, anneler, kuşlar ve toprak öldüğünde Hiroşima sustu. Yıllarca nehirlerde balık bile yetişmedi. Yağmur siyahtı.
Bugün Barış Parkı yemyeşil, kiraz çiçeklerinin büyüsü toprağın acısını örtmüş. Güneşli bir ilkbahar sabahı. Gençler berrak akan nehrin kıyısında oturuyor. Bomba şehri vurduğunda tek yıkılmayan binanın kubbesinde kuşlar uçuyor. Sadece bu bina değil geçmişi hatırlatan. Istırabın izleri Barış Müzesi’nde gizli. Yanmış öğrenci üniformaları, erimiş demirler, kavrulmuş bedenler ve yıllar süren radyasyonun etkisi. Müze soğuk ve sessiz. Parkın diğer ucunda küçük bir kız çocuğu bomba anıtının tepesinden özgürlüğe çağırıyor dünyayı. Sadako’nun** anısına binlerce origamiyle*** süslenmiş çevresi. Bombanın şiddetiyle eriyip toprağa karışanların mezarları yok. Tek bir mezar taşı havuzun dibine yerleştirilmiş, zalimliğin tekrarlanmaması ümidiyle hatırlatıyor ölenleri. Rüzgâr değmiyor havuzun sularına ve kiraz çiçekleri suya düşmekten korkuyor.
Sadece hüzün yok Hiroşima da. Miyajjıma Adası ortaçağdan kalma bir cennet. Sakura Ağaçlarının arkasına gizlenmiş tapınaklar görünmeye başladığında bir an önce motordan inmek istedim. Şinto tapınaklarının geleneksel kapısı denizin üstündeydi. Bu sefer altından yürüyerek değil kayıklarla geçmek gerekiyordu. Geyiklerin özgürce dolaşıp bacaklarıma sürtündüğü bu kutsal topraklarda sekiz milyon tanrı doğaya gizlenmişti. Tuktuklarla adayı gezip, tepedeki eski tapınağa tırmandım. Beş katlı pagoda sivri çatısıyla bulutlara uzanmıştı. Kimonosu içindeki gelin resim çektirirken damat dilek ağacına bir çaput daha ekledi. Göz göze geldiler ve yüzündeki makyaj duygularını gizleyemedi. Ölüm yoktu Şinto tapınaklarında, yaşamın karamsar yüzüyle Budist tapınaklar ilgileniyordu. Japon halkı iki dini de kabul edip aralarında iş bölümü yapmıştı.
Kaplıcalar ve göller bölgesi olan Hakone’ye geldiğimde hava on derece kadar soğudu. Yükseklere daha bahar gelmemiş sakuralar tam açmamıştı. Rüzgâr yüzümü yalarken Ashi Gölünde yarım saat kadar tekneyle gezip Büyük Kaynayan Vadi’ye çıktım. Kükürtlü sıcak sularda haşlanan yumurtalar simsiyahtı. Renk değişimi sadece kabukta kalmış içine hiçbir şey dokunmamıştı. Yedi yıl daha uzun yaşamı vadeden yumurtalar turistlerce birer ikişer yendi. Bu garip kokuda değil kara bir yumurta yemek, benim için mis kokulu kahve yudumlamak bile çok zordu.
Japon gençliği Amerikalılara özenirken yıllardır hava filosu kurmalarına izin verilmeyen bu ülke, dünyayı teknolojisiyle fethediyor. Trenle seyahat etmek uçaktan daha hızlı. Arı kovanını andıran Tokyo’da hava alanına varmak saatler sürüyor.
Kurşun trene en son binen bendim. Telaşla karşımda oturan Japon kıza selam verip yerime oturdum. Dün akşam suşi lokantasındaki ahçının işinin erbabı olduğu her hâlinden belliydi ama ben onu takdir edemeyecek kadar bilgisizdim. İri zeytin büyüklüğündeki ahtapotları gururla servis ederken ve haşlanmış pirinç toplarını çiğ balıklarla sarıp şekillendirilmiş bambu yapraklarıyla tabağımda görsel bir şov hazırladığında bile işin vahametini anlayamadım. Buzdolabına girmeden tabağıma konan karidesler, zencefil turşusu ve tadı enginarı anımsatan bambu çok lezzetliydi. Yosun asla alışabileceğim bir tat değil. Akşam uykumu kaçıran midemde gezinen çiğ balıklar mıydı yoksa altı şiddetindeki deprem mi bilmiyorum ama neredeyse treni kaçırıyordum.
*Hiroşima’ya düşen atom bombasının adı.
**Bombanın radyasyonundan etkilenip iyileşmek umuduyla origami yapan kız çocuğunun adı.
***Japon kâğıt katlama sanatı
Hande Berra'ın Yazısı.