Ümmet İçin Ne Yapmalı?
Mehmet Erturan
Sizi harekete geçirmeyen iman, sırat köprüsünden de geçirmeyecektir. Hz. Ali
Dünya coğrafyasına bakıyoruz da ne kadar çok zalim var. Bosna’da Sırplar, Kırım’da ve Kafkasya’da Ruslar, Türkistan’da Çinliler, Suriye’de Baas, Afrika’da, Asya’da NATO… Anadolu’nun mütevazı bir şehrinde kendini zamandan ve mekândan sorumlu hisseden bir Müslüman olarak manzaraya baktığımızda neyi ne kadar hissedebiliyoruz? Mezkûr topraklarda yaşananlar karşısında çokça saç ağarttık. Yaşananlar biz Müslümanları yaşlandırıyor, yıpratıyor.
Manzaranın resmini bir paragrafla çizdikten sonra konuyla doğrudan ilgili bir hadis-i şerifi hatırlamak ve hatırlatmak gerekiyor. Çünkü bu hatırlama ve hatırlatma ‘bir şeyler yapabilmek’ için bizleri harekete geçirebilme özelliğine sahip. Bunu yapmazsak hareketin bizi ulaştıracağı bereket uzağımızda kalıyor. Berekete talip olmayışımızın faturası ise manzaranın hep kış mevsimini andıran çetin şartlarla mücadele edeceğini en acı ve bariz bir şekilde dünyanın her yerinden gösteriyor.
Peygamberimiz (s.a.v.) sadece kendi zamanını veya yirminci ya da yirmi birinci yüzyılları değil de kıyamete kadar bütün zamanları işaret edercesine şöyle buyuruyor: “Dünyanın herhangi bir yerinde bir Müslümanın ayağına bir diken batsa bunun acısını bütün Müslümanlar hissetmelidir”. Ağrısı olan insan(lar) uyuyabilir mi? Uyku bedenin dinlenmesi ve erişeceği her yeni günde kul olarak yapılması gerekenlere dair hepimizin ihtiyaç duyduğu olmazsa olmaz bir istirahat eylemi. Ama burada asıl anlatılmak istenen gece olup da yastığa baş koyunca yapılan şey değil. Mesele ne kadar rahatsız olduğumuz meselesi.
Sizi Rahatsız Etmeye Geldim
Okuyamadan hediye ettiğim Ebuzer isimli kitabından hatırlıyorum. Ali Şeriati’nin Fecr Yayınları’ndan çıkan kitaplarının daha ilk sayfasında kendisine ait bir cümle vardı: “Sizi rahatsız etmeye geldim”. Sarsıcı bir cümleydi. Öyle inanıyorum ki bir değil birçok kitaba bedel bu cümlecik kendisini okuyan herkese bir duruş ısmarlarcasına ‘rahatsız olmak lazım’ mesajını sunmaya devam ediyor.
Aya değil de ayı işaret eden parmağa takılıp kalırsak bazı sorunlar yaşamamız kuvvetle muhtemel. Bu yüzden Şeriati ya da bir başkası, güzelim rahatsız edici cümleleri kimin söylediği önemli değil. Biz üzerimize düşeni yapmalı ve rahatsız olmalıyız. Çünkü rahatsız olursak bir şey(ler) yapmalı diyerek harekete geçebiliriz.
Ne Yapmalı? Nasıl Yapmalı?
İmanımızdan kaynaklanan rahatsızlığımız bizi harekete geçirebilecek düzeye ulaştığında ne yapmalıyız, nereden başlamalıyız? Bu sorunun cevabı yine bir başka iki soruya verebileceğimiz cevaplarda karşımıza çıkıyor: Ne yapmalı? Nasıl Yapmalı?
Paha biçilemez bir rahatsızlık/dert sahibi olduğumuzda (Genç Dergi’nin de ilk sayısından itibaren sekiz yıldır sürekli vurguladığı şekil ve kıvamda bir ‘dert’ sahibi olduğumuzda) üzüntü verici durumların üzerine bu iki soru etrafında kurguladığımız cevaplarla koşa koşa gidebiliriz.
Denklemi kurmak ve mümkünse yalnız değil mutlaka bir ekiple problemi çözmek için yollar aramak hiç de zor değil. Önce kendinizden, gücünüzün ve fedakârlıklarınızın sınırlarını tanımaya çalışarak başlayabilirsiniz. Ardından en yakınınızdan devam ederek çevrenizi tarayabilir, sorgulayabilirsiniz. Allah için rahatsız edici bir durum tespit edin. Dert’inizin adını koyduktan sonra sizi harekete geçirecek şu iki sorunun cevabını verebilmek için bir düşünme, arayış, girişim maratonuna başlayın: Ne yapabilirim? Nasıl yapabilirim?
Şimdiye kadar çok beğendiğiniz bir kitap, müzik, film, gazete, dergi hatta vakıf ve dernek gibi eserler ümmetin yaşadıklarından rahatsızlık duyup da kendine bir şeyleri dert edinerek harekete geçenlerin elinden çıktı. Bu yazı da dâhil…
Haddi aşarak dünyayı karanlığa sürükleyen zalimler karşısında bir meşale de siz yakın.
GENÇ'ın Yazısı.