Bir Bebek Gibi Olabilmekmiş Bütün Mesele
Zeynep Duman
Bebekken fazlasıyla sahip olduğumuz şeyler, şimdi en çok arzuladığımız şeyler değil mi? Tertemiz bir kalp, hiç kirlenmemiş sevgiler, özgüven, huzur ve güven.
Yaşım kemale erdiğinden beri hikmetini merak ettiğim bir şeydir. Yüce Rabbimiz, bir insan yavrusunu kudretiyle kimseye muhtaç etmeden bir çırpıda büyütebilecekken, niye yavruyu büyütmenin büyük sorumluluğunu iki aciz insana yüklüyor ve bu büyüme sürecini de bayağı meşakkatli kılıyor? Nedir buradaki hikmet? Yaşadıkça, gördükçe ve düşündükçe, bunun bazı hikmetlerini anlamaya başladım. Mesela; anne, baba ve çocuğa muhabbetin talim edilmesi, görünüşte çocuğu eğiten anne-babanın, aslında çocukla eğitilmesi gibi... Bir de galiba; bize istediği insan modelini bildirmek için kitap indiren, daha da iyi anlamamız için örnek bir peygamber gönderen Rabbimiz; bize bir insan-ı kâmil minyatürünü emanet edip, büyümesini gözlemlememizi istiyor. Yani sanki “Bakın ey kullarım, sizi ne kadar güzel bir ahlakla yaratıyorum, sizden tek istediğim bu temiz fıtratı en güzel şekilde koruyarak bozmadan yanıma gelmeniz” mesajını veriyor Yaratanımız. Bize bizden birini yetiştirme imkanını verip, bize kendimizi hatırlatıyor ve hedefi daha yakından gösteriyor.
Peygamberler dışında dünyada en çok sevilen varlıklar kimlerdir? Kimdir bir gülümsemeyle kalpleri fetheden fatihler? Asık suratları kolayca gülümsetebilecek, hiç kimsenin kolay kolay yanlış anlamayacağı nur yüzlüler? Benim için cevap çok açık: Bebekler ve Allah dostları. Birisi son derece ham, diğeri varlığının kemaline ermiş bu iki varlığın, böyle bir ortak paydada buluşması insanı düşündürüyor. Ve şu sonuca ulaştırıyor: “Her bebek bir Allah dostudur aslında.” Hani şu ayakaltında dolaşan, bir türlü kendi işini kendisi beceremeyen,durmadan ağlayan bebekler var ya… Bu basit görüntünün altında aslında bir Allah dostunun özellikleri gizli. Mesela şöyle bir düşünelim. Bebekler o kadar temiz bir kalbe sahipler ki, kimsenin arkasından dalavere çevirmezler. Sevgileri de kızgınlıkları da açıktır. Yapmacık değillerdir. Yani “ya olduğun gibi görün, ya da göründüğün gibi ol” sırrına ermişlerdir. Her şeyleriyle o kadar içten ve samimi, bir o kadar da sevgi doludurlar ki yüzümüze tokat atsa bile art niyet aramayız. Asla gıybet etmezler. Yalan söylemezler. Kalplerinde su’i-zandan eser yoktur, hep gerçek bir müminin yapması gerektiği gibi hüsn’ü-zan ederler. Genelde herkese güvenirler ama hisleri de çok kuvvetlidir, kötü kalpli insanları hemen seçerler.
Çok hizmet ehlidirler, "al şunu şuraya götür, canım aferin sana” dedikten sonra saatlerce iş yaparlar ve asla kullanıldıklarını düşünmezler, çünkü karşı tarafı mutlu etmek onları çok sevindirir... Bu yüzden evin efendileri onlardır. Yetişkin insanlara göre çok hareketlidirler, kâinattaki her şey gibi hareket halindedirler, ataletten son derece sakınırlar. (Tam bir Müslüman ahlakı.) Hep hayret makamında yaşarlar, etraflarında gördüğü her çiçeğe, böceğe, hayvana hak ettiği ilgi ve sevgiyi verirler. Dünü ve yarını düşünmezler, bugünü yaşarlar. Bâr değil, yâr olurlar. Tebessüm ehlidirler. Çok kolay affederler, asla uzun süre küs duramazlar. Özellikle sevdikleri insanlarla çok kırıcı şeyler yaşasalar da, bir dakika sonra her şeyi unuturlar, çoğumuzun ahmaklık sandığı dünyanın en akıllıca işini yaparlar. Gurur nedir bilmezler, sevdikten sonra sevgilerini en güzel şekilde belli ederler, karşı tarafın sevgisinden de yok yere şüphe etmezler, çünkü kalpleri o kadar bulanmamıştır. İnsanları kılık kıyafetlerine göre değerlendirmezler. Makam, mevkiye hiç takılmazlar, cumhurbaşkanıyla, hademe birdir onlar için. Son derece özgüven sahibi varlıklardır. Velhasıl kırmazlar, kırılmazlar, kalb-i selimdirler, tasavvufun ilk ve son derecesini çoktan elde etmişlerdir. İşte böyle şu bizim küçümsediğimiz bebeklerde daha ne cevherler var. Ama şunu da hatırlamalıyız ki bebekleri ele alarak anlattığım bu şeyler aslında bizim öz fıtratımız.
Bebekken fazlasıyla sahip olduğumuz şeyler, şimdi en çok arzuladığımız şeyler değil mi? Tertemiz bir kalp, hiç kirlenmemiş sevgiler, özgüven, huzur ve güven. Özellikle huzur… En çok aradığımız şey değil mi? Bir bebek kadar sevilmeyi kim istemez? Dünyaya onun gibi tertemiz bakabilmeyi… Onun gibi iyimser olabilmeyi… Tüm bunları istiyorsak yapmamız gereken şey onları örnek alıp, öz fıtratımıza dönmek. Affetmekte, hizmette, sevgide, tevazuda, zühde, onlar gibi olabilmek. Şimdi çok daha iyi anlıyorum: “Meğer bir bebek gibi olabilmekmiş bütün mesele…”
GENÇ'ın Yazısı.