Biz Bu Oyunu Bozarız!
Ali Güven
Yıllardır beraber yürüyememenin acısını çekiyoruz. Küfrün en büyük oyunu, Müslümanlar arasına sızıp, ihtilaflı konuları gün yüzüne çıkarmak ve Müslümanların tek yumruk olmasını engellemektir. Müsteşrik denilen, İslami araştırmalar yapan ve alanlarında uzman kişilerin amaçları budur. Hakk`a erişmek için değil, hakk ile batılı birbirine karıştırmak için ömürlerini tüketirler. Yetiştirdikleri neferleri ya da yerli temsilcilerini en ücra noktalara kadar gönderirler. Bu kişiler dinin sabitlerinden hiç bahsetmezler. Detayları gün yüzüne çıkarırlar, ihtilaflı konularla, etraflarındaki yığınları oyalayıp dururlar. Dinin temel prensiplerini dinamitleyecek şüphe tohumları atarlar. Herkesin anlamayacağı dilden konuşurlar. Hakkın ve hakikatin savunucusu görüntüsü verirler. Bu samimi görüntüleri uyuşturma aşamasıdır. Sonraki aşamada zehirlerini yavaş yavaş enjekte ederler.
Fikirleri farklı farklı zehirlerle zehirlenmiş toplumlar, parçalanmış toplumlardır. Bir araya gelmeleri, aynı şeyi düşünmeleri neredeyse imkansızdır. İşte bu toplumlar oyuna gelmiş toplumlardır. Bundan sonra plan uygulamaya geçirilir. Parça parça olan toplulukları kolayca sömürülür, sömürülmeye karşı çıkanlar ise yok edilir. Bugün yaşadığımız hazin manzaraların sebebi budur. Düşmanın çok güçlü olmasından ziyade Müslümanların parça parça olmasıdır.
Sorun bölünmüşlüktür. Çözümü ise düşmanın silahını geri tepmektir. Oyunu bozmaktır. Durup düşünme vaktidir. Asıl düşmanın kim olduğunu tespit etme vaktidir. Düşmanı kendi silahıyla vurma vaktidir. Onlar oyunlarından hiçbir zaman vazgeçmeyecekler. Ekonomik ve siyasi üstünlüklerinin devamı için, düşmanlarının gözlerini açmasına hiçbir zaman fırsat vermeyecekler. Ya uyutacak ya da uyutamazsa zihinleri karıştıracak. Daha bilgili, kültürlü ve karizmatik yeni yeni adamlar yetiştirecek. Bu adamları, gaz almaya devam edecekler, heyecanları söndürecekler, hedeften çok uzaklarda Müslümanları gezdirip duracaklar.
Devekuşu olmaktan kurtulmak gerekir. Başlar kumdan çıkarılmalı ve gözler açılmalıdır. Onlar, Müslümanlar arasında ihtilaflı ve şüpheli şeyleri yaymaya çalışıyorlar. Bütün organlarıyla gündemde tutuyorlar. Kafaları karıştırıyorlar, zihinlerin durulmasına müsaade etmiyorlar. Dörtnala koşuşturmayı bırakalım, durup bir soluk alalım. Vakfetmeden, vukuf olmaz çünkü.
Ayakları ne kadar sağlam olursa olsun, çok ayaklı kazık toprağa geçmez. Toprağa kazığın saplanması için ayakları teke indirmek gerekir. Çok başlılıktan kurtulmak gerekir. Ne yazık ki başlar, baş olmanın verdiği hazdan dolayı, aynı çatı altına girmeye yanaşmıyorlar.
Her baş, “Tek baş ben olursam kabul” zihniyetinden kurtulmadıkça, tek çatı mümkün görünmüyor. “Biz en doğruyuz, diğerleri bize uysun” zihniyeti terk edilmedikçe, tek kazık olma hayallerde kalacak. Düşmanların ekmeğine yağ sürmeye devam edilecek.
Bütün detayları bir kenara bırakalım. Önce asıl iskeleti oluşturalım. Sonra bu iskeletin içi bir şekilde dolar inşallah. Detaylar önemli değildir demiyoruz. Ama düşmanın en büyük silahı detaylardaki farklılıkları ön plana çıkarmak ve sürekli propagandasını yapmaktır. Öyleyse biz asıllardaki benzerlikleri ön plana çıkarmalıyız. Asıllar üzerine eğilmeli, bunun sesini yükseltmeliyiz. Onların oyunları işte o zaman bozulur.
Samimiyetle "Müslümanım" diyen ve gücü yettiğince gerekliliklerini yerine getirmeye çalışan bir kimse, şu saydığımız şeylere itiraz edebilir mi? Gayemiz Allah(c.c.), Önderimiz Rasulullah (s.a.v.), anayasamız Kur’an, yolumuz cihad, en büyük arzumuz Allah yolunda şehit olmaktır. Allah, Rasulüllah, Kur’an, cihad ve şehadet, bütün Müslümanların ortak değeri değil mi? Gelin her şeyi bir kenara bırakalım, bu çatı altında birleşelim. Söylemlerimizi bunlar üzerinde yoğunlaştıralım. Her bulunduğumuz ortamda sözü bu noktalara getirelim. Önce bu değerler etrafında birleşerek bir güç oluşturalım. Ne kadar duyarlılığı az olursa olsun, bu beş şeye karşı hassasiyetler kaybedilmiş değildir. Sadece gönüllerdeki ateşin körüklenmesi ve canlandırılması gerekmektedir.
GENÇ'ın Yazısı.