Âlim Arar Hâle Düştük...
Yüz yüz elli yıldır bilginin kaynağı değişti. Madde, haz, nesneler, medya bilginin kaynağı oldu. Sanayi, teknoloji, bilim, sanat Allah’ı bilmez kuldan utanmazlığın maskeli süvarileri oldu. Bu maskeli süvarilerle Allah’ı ispatlama derdine düştü birçok mü’min.
Eskiden bölmeli kafalara sahip değildik. Müslüman idik. Tüm evreni Allah yaratmıştı, böyle inanırdık. Her şeyin sahibi O idi. Bunu böyle bilirdik. Bir rüzgar geldi, o rüzgardan sonra Allah’ın sadece “İslamî” konularla ilgili olduğunu sanmaya başladık.
Gavurluk öne geçmiş, “Din” geri kalmıştı.
Müslümanlar hiç bir şeyi doğru dürüst yapamıyorlardı artık...
Artık bir Müslümanı beğenmek dünyanın en zor işlerinden biri. Çünkü çoğu bölmeli kafalı Müslümana göre Müslümanlar gavurları gibi beğenilebilecek işler yapamıyorlar.
Eskiden bölmeli kafalar taşıyor değil idik. Varlığı Allah ile ilgili olanlar ve olmayanlar diye ikiye ayırmazdık; her şey Allah ile ilgili idi. Sadece Allah’ı inkar edenler vardı bir de Allah’a iman edenler. O iman edenlerin içinde birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler ve salih amel işleyenlerin yanı sıra günahkar kullar da var idi.
Yüz yüz elli yıldır bilginin kaynağı değişti. Madde, haz, nesneler, medya bilginin kaynağı oldu. Sanayi, teknoloji, bilim, sanat Allah’ı bilmez kuldan utanmazlığın maskeli süvarileri oldu. Bu maskeli süvarilerle Allah’ı ispatlama derdine düştü birçok mü’min.
Bilimi, sanayiyi, sanatı, felsefeyi, medyayı elinde tutanların kuralları ne ise, onlara harfiyyen uymaya gayret ederek bir yarışa girdik Batı ve batıl karşısında!
“La galibe illalah” ayetini içimizde hissetmeyi unutarak “Şu an Batı’dan başka galib yok; o yüzden onların kurallarına uyarak çalışırsak İslam da Batı karşısında galip olacaktır” şeklinde bir itikat geliştirdik. Eskiden alimlerimiz hem alim hem arif idi.
Kurumlarımızı elimizden aldılar, ilahiyatlardan alim yetişecek diye beklemeye başladık. Yazımızı elimizden aldılar, tekkelerimizi kapattılar, kütüphanelerimizi Moğollar gibi yağmaladılar. Şimdi alim kalmadı.
Alim arıyoruz. Alimi bulsak gene niye olmadı, hımm, “Arif” de lazım imiş, onu nasıl elde ederiz hesabına duracağız... Ama o ilim ile irfan da gitti işte. Batılının yöntemi ile o alimin geleceği de yok.
İlahiyatlarda pozitivist bir teoloji vererek o “Alim”e ulaşmayı beklemek fazlası ile bir çaresizliğe kendini kilitlemenin sonucu, farkında değiliz.
Rabbimiz, bize hiç olmadı bari müminlere yaraşır kurumlar kurmak için öncelikle onları özlemeyi nasip et!
Asım Gültekin'ın Yazısı.