14 Bin 193 İstanbullu Neyimiz Olur?
Mehmet Erturan
İşçi Partisi`nden İstanbul Büyükşehir Belediyesi’ne başkan adayı olan Levent Kırca 30 Mart`taki yerel seçimlerde 14 bin 193 kişiden oy almış. Bu oranın yüzdelik dilimdeki karşılığı ise %0.2 olarak hesaplanıyor. Bu istatistikler diğer partilerin sonuçlarıyla karşılaştırıldığında demokrasi için bir şey ifade etmeyebilir ama sosyolojik/toplumsal olarak değerlendirildiğinde öyle hemen gülüp geçilmesi gereken bir durum yok ortada.
Düşünsenize, sadece siyasi bir tercih olarak açıklanıp geçiştirilemeyecek kadar insanların hayatına hâkim olan bir yaşam tarzını, inançlar bütününü yansıtan İşçi Partisi itikadı altında İstanbul`da Mao`yu önder, Pekin`i kıble, komünist Çin’i model edinmiş 14 binden fazla insan, kadın, kız, erkek, genç, yaşlı, amir, memur, işçi, patron, esnaf, yazar, çizer, şair yaşıyor...
Ve 75 milyon Türkiyeli olarak Osmanlı`dan beri İstanbul`da olan bitenlerin ülkeye mal edilme ihtimali bulunan bir vatanda yaşıyoruz. Bizi kaosa maruz bırakmaya çalışan insan kaynakları da yukarıdaki 14 binlerden çıkıyor. Yeşillik olsun diye buluşulan ve mensupları tarafından çoktan güya kutsallaştırılan mekânlar arasında kendine çabucak yer bulan Gezi’yi hatırlayın.
Şen Olasın Bayburt
Güdümlü eylemciler Gezi’nin peşi sıra Türkiye’nin diğer 79 ilinde Gezi taklidi yapacakları parklara çıkarak Avrupa kültür başkenti İstanbul’a destek vermediler mi? 79 il diyorum çünkü ülke genelinde eylemlerin yaşanmadığı il sayısı sadece 1’di. O da 69 plaka numarasıyla Bayburt’muş. Şen olasın Bayburt.
Mehmet Talu hocamızın ifadesiyle oy vermenin, onay vermek olduğunu hatırladığımızda ise 14 bin 193 rakamı anlatmak istediğimiz şekliyle daha bariz bir halde karşımıza çıkıyor. Bu 14 bin 193 kişi İstanbul’da bizimle iç içe yaşıyor. Bizimle aynı kaldırımları, otobüsü ve vapuru kullanıyor.
Levent Kırca, İşçi Partisi’nin yayın organı olan Ulusal Kanal’la kankalık derecesinde samimiyeti olan bir isim. Levent Kırca, Gezi meşrep her türlü kaosa gebe muhalif olaylarda kamera önünde yer alarak kameranın arkasında kalanları “sen hâlâ anlamadın mı arkadaş?” tavrıyla ön saflara bağıra bağıra çağıran elebaşlarından. Komedi programlarıyla "olacak o kadar" diyerek bilinçaltımıza işlediği muhalif duruşu yetmiyormuş gibi sokakta da iktidar olabilmek için her fırsatı gole çevirmeye çalışan Levent Kırca ve seçmenlerinin yol bulduğunda neler yapabileceği toplumsal hafızada ve arşivlerde kayıtlı.
Siyasetten Önce Gönül İklimi
Bir yandan bu 14 bin 193 kişinin ülke için taşıdığı ve ufak bir kıvılcımda çakabildiği fitne/kargaşa ateşini düşünürken diğer yandan onları Zeki Soyak hocamızın ‘oksijen çadırı’ olarak tarif ettiği gönül ortamlarına davet etmemiz gerekiyor. Bütün gayretimiz +1 olabilmek ve kazanabilmek adına değil mi zaten? Haddi aşmışları elersek geri kalan mutedillerle siyaset zemininden önce gönül ikliminde toplantı ve müzakereler yapmamız daha önemli. Âşık oldukları izm’leri terk edememelerinin sebebi İslam’a bir bütün olarak bakamamalarından kaynaklanıyor.
Tam da burada Çeçen cihadı için yaptığım araştırma esnasında birkaç gün önce okuduğum "Zalimin en büyük destekçisi hiçbir şey yapmayan iyilerdir" cümlesini hatırlayıp bireysel sorumluluklarımızı yerine getirebilmek için harekete geçmek gerektiğinin altını çizmek icap ediyor. Karşılıklı güvene dayalı daha yaşanabilir bir dünya için herkesten önce +1 sancısı çeken ve heyecanını ötelerden alanların harekete geçmesi gerekiyor. Yoksa “bizi harekete geçirmeyen iman, sırat köprüsünden de geçirmiyor” öyle değil mi?
GENÇ'ın Yazısı.