Bkz: Tren
İçinden Tren Geçen Türküler
“Kara tren gecikir belki hiç gelmez, Sirkeci’den tren gider ona binen verem gider, tren yoluna gül döktüm trenler geçmeyecek, yârim bana söz verdi sigara içmeyecek, tren gelir hoş gelir odaları boş gelir” şeklinde zihnimizin köşesinde yer etmiş trene yakılmış türküler, şiirler kültürümüzde acıları sevgileri taşımış ilden ile dilden dile. Bir Tren deyip geçmemek lazım. Trenler, umut, korku, özlem, hasret gibi duyguları da taşır. Dostlar, sevgililer, ayrılanlar, bebekler, yaşlılar, askerler, sevdiklerine gidenler, sevmediklerinden kaçanlar, kavga edenler, bir şehri terk edenler, bir şehre ilk kez gelenler hep trenlerde bir yer bulur kendilerine. Ve trene yakılmış türküler, trenin içindekilerden de dışındakilerden de bir pay alırmış.
Şimendifer
Tren 1804 yılında İngiltere’de ilk olarak kullanılmış, demir madeninin taşınması için insan gücü yetmediği için daha farklı bir çözüm gerekmiş. Maden şirketi ile mühendislik firması arasında geçen hararetli tartışmaların ardından mühendislik firmasında çalışan Richard Trevitchik isimli bir mühendis, Tram Waggon isimli bir buharla çalışan lokomotifle yaklaşık 10 tonluk demir yükünü 16 kilometre raylar üzerinde taşıtmıştır. Taşınma işi tamir ve beklemelerle birlikte toplamda 5 saatte tamamlanabilmiş. Bugünkü metroların hızlı trenlerin atası olan Tram Waggon zamanla koltuklu pulman, yataklı kuşet vagonları da ekleyerek tam bir trene dönüştü. İlginçtir ki dilimizde zaman zaman tren kelimesi yerine kullanılan şimendifer kelimesi bize Fransızca’dan geçmiş. Ama Fransızca’da chemin de fer kelimesi demir yolu anlamına geliyor.
Demirden Korkan Trene Binmez
Tren diğer teknolojik ulaşım araçlarından farklı olarak insanlarla birlikte birçok canlıyı da etkilediği için atasözlerinde, deyimlerde trene de yer verilmiştir. “Öküz’ün trene baktığı gibi” şeklinde kullanılan ifadeden ötürü Tren’e BKZ verip vermemek konusunda tereddüt yaşasam da “Demirden korkan trene binmez” sözünün verdiği ilhamla BKZ: Tren diyebildik. Tren Amerika’da kullanılmaya başladığında Kızılderililer trene “demir at” demişler. Biz de ise trene Türkçe ifade etme çabaları içerisinde “alttan ittirmeçli üstten tüttürmeçli çok oturgaçlı götürgeç” diyenlerin yanında, “Rüzgar Çelebi” , “Zincirleme Vagon Tamlaması” gibi fantastik ifadeler kullananlar da olmuş. Ama en güzel ifadeyi yine bir çocuk kullanmış “Çuf Çuf”.
Marmaray
Boğaz’daki köprülerin altından çok sular aktı ama tren geçeceği pek kimsenin aklına gelmezdi. Cumhuriyetin ilk 10 yılı için TCDD’nin ülkeyi demir ağlarla ördüğü iddia edilir oysa ki Türkiye’deki yaşayan istasyonların tamamına yakını 2. Abdülhamid dönemine aittir ve bu dönemin Barok ve Ulusal mimari özelliklerinin sentezi niteliği taşırlar. Tren yolu gerçekten medeniyet göstergelerinden biri. 2000’li yıllara kadar bu alandaki geriliğimiz bizi oldukça üzmekteydi. Ama Marmaray projesi ibrenin değişmeye başladığını gösteriyor. Boğazda Hüdayi Yolu diye bilinen güzergah üzerinde taşma seviyesinin metrelerce altında yapıldı Marmaray. Çin’den Londra’ya kadar devam eden hattın kesintisizliğini sağlayan en önemli parça. 29 Ekim 2013 günü dualarla açıldı. Vatana millete hayırlı olsun.
Uzun Hikaye
Mustafa Kutlu’nun uzun hikayesi kısa romanı ve bu hikayeyi beyaz perdeye aktaran Osman Sınav’ın yönettiği film. İstasyon kasabalarında geçen narin ve samimi dostluklar, aşklar ve kaçınılmaz ayrılıkları anlatıyor. Kitaptaki samimi havayı yazar, mızıka, saka kuşu, küpe çiçeği, “çok iyi adam” ifadesi ve “bir köroğlu bir ayvaz” yalnızlığı ile süslüyor. Senaryo olarak değerlendirildiğinde kitabın sonu ile filmin sonu örtüşmüyor. Elbette filmlerdeki gişe kaygısından mütevellit bu durum ve mutlu sonla bitmeye mahkum. Son farklı olsa da hikayenin gelişme kısmında İstasyon kasabasındaki vagon evde yaşanan acılar, sancılar hem kitapta hem de filmde insanı derinden etkiliyor, uzaklaşmak istediği, rayların arasında kaybolup gitsin dediği yüreğini burkan yaraları bir bir hatırlatıyor.
Hicaz Demiryolu
2. Abdülhamit tarafından 1900-1908 yıllarında Şam ile Medine arasında inşa ettirilen, Osmanlı İmparatorluğu’nun İstanbul’dan başlayan demiryollarının bir bölümüdür. Demir yollarının teknik işlerinin başında Alman Mühendis Meissner bulunuyordu. Hicaz Demiryolu özellikle İstanbul ile Medine arasındaki ulaşımı güçlendirmek için yapılmıştır. Bu bölgelere taşınacak askerlerin ulaşımının kolaylaşması, hacıların daha güvenli bir şekilde hacca gidip gelmesi öncelikli hedeflerdir. İşin başında Alman Mühendisler olsa da işçiliğin %90’ını Türk personel yapmıştır. Ve onların Medine yakınlarındaki hummalı çalışmaları takdire şayandır. Türk işçiler Peygamber Efendimiz’in ruhaniyetine saygılarından ve hiçbir rahatsızlık vermemek için kullandıkları çekiçlere keçe bağlayarak oluşabilecek gürültüyü minimuma indirmeye çalışmışlardır.
Yüksek Hızlı Tren
Dünyada 8. Avrupa’da 6. ülke olarak Yüksek Hızlı Tren teknolojisini ülkemiz kullanıyor. İlk Yüksek Hızlı Tren’i 2009 yılında Ankara’dan Eskişehir’e kullandık. 2011 yılında Ankara-Konya Yüksek Hızlı Tren hattı açıldı. Şu an Konya-Ankara-Eskişehir illeri arasında yüksek hızlı tren hattı çalışıyor. Ama Türk halkı yüksek hızlı treni çok sevdi ve İstanbul, İzmir, Adana, Antalya, Kayseri gibi büyük şehirlere de yüksek hızlı tren hattının kurularak bir an önce faaliyete geçmesi isteniyor. Yüksek Hızlı Treni bu kadar cazip kılan şey, hem zamandan tasarruf edilmesi hem de bilet fiyatlarının uygunluğu nedeniyle ekonomik olması.
Şark Ekspresi
Orient Express (Şark Ekspresi) 1883 ile 1977 yılları arasında Paris- İstanbul güzergâhında çalışan tren. Fransa, Almanya, Avusturya ve Osmanlı arasında yapılan anlaşmayla çalışmaya başlayan tren, dünya savaşları dışında toplam 85 yıl hizmet vermiştir. Tren Oryantalizm (Şarkiyatçılık) akımının önemli simgelerinden biri haline gelmiş, birçok romana hikâyeye filme konu olmuştur. Agatha Christie’nin Şark Ekspresinde Cinayet romanı ve Rusya’dan Sevgilerle isimli James Bond filmi şark ekspresinin unutulmazlarındandır.
Ayşegül Genç'ın Yazısı.