Yin Yin Yimedim Din!
“Hayat terbiyesi sağlığın temelidir!”
"Obezite küresel bir sorun, hepimiz küreleşiyoruz” diyor, İstanbul Halk Sağlığı Müdürü Doç. Dr. Mustafa Taşdemir.
Obezite yani şişmanlık, vücutta sağlığı bozacak, hayat kalitesini düşürecek ölçüde fazla yağ birikmesidir. Herkesin bildiği gibi yüksek kalorili beslenmeye rağmen yeterli bir fiziksel aktivite olmazsa fazla enerji yağ olarak depolanır ve sağlıksız bir kilo artışına neden olur.
Dünyada gittikçe artan sıklığı ile obezite ciddi bir sağlık sorunu. Birleşmiş Milletler’in raporuna göre Türkiye dünya obezite liginde 10. sırada. Toplumumuzun yaklaşık üçte biri “obez”. Bir üçte biri de “fazla kilolu”, yani onlar da obezite yolunda ilerliyor. Dünya Sağlık Örgütü, gerekli önlemler alınmazsa 2015 yılında dünyadaki obez sayısının 700 milyon, fazla kilolu insan sayısının 2,3 milyara ulaşacağını tahmin ediyor.
Peki neye göre söylüyoruz “fazla kilolu” ya da “obez” diye? Çevremizdekilerin kilolarına ya da söylediklerine göre değil. Vücut Kitle İndeksi (VKİ) denilen bir yöntem kullanıyoruz. Kütlenizin (kilogram olarak) boyunuzun (metre) karesine bölünmesiyle elde edilen sayı, VKİ’niz. Net olarak vücuttaki yağ dağılımını göstermediği için eleştirilse de şu anda Türkiye’de ve dünyada obezite araştırmalarında ve teşhisinde kullanılan yöntem budur. Gayet pratik ve isabetlidir.
Cevap anahtarı: Yetişkinler için 25’den fazla ise “fazla kilolu”, 30’dan fazla ise “obez”. 18 yaş altı için yaşa göre farklı sınırları var, internetten bulabilirsiniz. Cevap kaç olursa olsun, yediklerimiz ve yaptıklarımız hepimizin gündeminde olmalı.
Afiyet olsun ama nasıl?
Besmeleyle! Çünkü besmele ile yemek şunları düşünmeyi gerektiriyor:
1- Neden yiyorum?
Canım çektiği için, açlığımı bastırmak için, muhabbetin yanında? Hatta belki de gösteriş için? Şu zamanlarda gösteriş için zayıf olmak arzulandığından garip gelebilir. Ama yaşça ileri olanların kilolu olmayı çok yiyebilmeyi de lüks arabaya binmek, büyük evde oturmak gibi bir gösteriş vesilesi gördüğüne, tavsiye ettiğine şahit olmuşsunuzdur.
Varoluşunu çokluktan daha üst bir şeyle anlamlandıramayan insan yeryüzünde daha fazla yer kaplamak, kullanmayacağı dönümlerce araziyi tutmak istiyor, sonra o kadar arazide bedeninin sadece 1 metrekarecik yer kaplamasından içgüdüsel olarak rahatsız oluyor belki de.
Yemek yemenin de meşru sebebi ancak ihtiyaç olabilir. Açlık da bu ihtiyacın göstergesidir. Tabi obezitenin açlık hissini manipüle ederek ihtiyaçtan önce sinyal verdiğini de hesaba katmak gerek. Yiyeceksek ihtiyaç için yiyeceğiz, yemeyeceksek sağlık için yemeyeceğiz. Gösteriş için değil.
2- Ne yiyorum?
Yediğimiz helal mi? Emin miyiz? Genellikle emin olmadan yiyoruz, emin değilsek “şüpheli”yiz. Çoğumuz öğrenciyiz, belki ailemizden uzaktayız. Dışarıdan yemek icab ediyor, o zaman “eti nerden alıyorsunuz” “bunu siz mi üretiyorsunuz?” “şu muhitte nerde yenir” diye çekinmeyip soralım, belge isteyelim, mesele ciddi. Tabi aldığımız cevabın ne anlama geldiğini de bilmek lazım.
Sağlıklı mı? Temiz bir yerde temiz ürünlerle hazırlanıyor mu? İçerdikleri (bana) zararlı mı? Kilonuz fazla ya da normal olabilir, sağlığa sahip çıkacaksak; yağ alımını sınırlandırmak, doymuş yağ yerine doymamış yağları tercih etmek gerek. Sonra sebze, baklagiller, tam tahılların tüketimini arttırmak, şeker ve tuz alımını azaltmak.
3- Ne kadar yiyorum?
İhtiyaç miktarı kişiden kişiye, hatta günden güne değişir. Bilhassa vücudun geliştiği dönemde enerjiye oldukça ihtiyaç var. Kendi ihtiyacımızı, bize ne kadar yettiğini kendimiz tespit edeceğiz, işten kaçmak yok. Kilomuzu sağlıklı aralıkta tutacağız. Tespitten sonra uygulama da kolay değil.
- Biraz daha koyayım?
+ Hayır, teşekkürler.
- Neden ya alsaydın?
+ Doydum çünkü.
Doymak kafi bir cevap olmalı. Tabakta yemek bırakmak nasıl israfsa doyduktan sonra yemek de israftır. Bırakırsan çöpe gidecek, yersen tuvalete ve hastaneye. Kaldı ki mideyi tam doldurmadan kalkmak düsturu malumunuz. “Daha azını iste!”
Aç kalmaya gerek yok, terbiyeli yemeye gerek var. Bu perhizi ne kadar zaman yapacağız diye geliyor insanın aklına. Hep. Fazla kilolu olan da olmayan da düzgün yaşamak durumunda. “Ne varlığa sevinirim, ne yokluğa yerinirim” durumu yani.
Kıymetli okur bilmem sen de fark ettin mi, mesele dönüp dolaşıp terbiyeye geliyor. Öyleyse Grafik Tasarım ekibinden Abdurrahim Yüce’den rica edelim şu cümleyi çerçeveleyip sayfa tasarımının en güzel yerine koysun: “Hayat terbiyesi sağlığın temelidir!” Daha güzelini bulursak onu asarız.
Hareketlilik mevzusunu da inşallah bir dahaki sayıda müstakil olarak inceleriz artık.
Kilolar Bizimle Barışmıyor ki
Fazla kilo her yıl 1 milyondan fazla ölüme sebep olduğu ve obez birinin normal kilolu birine göre %25 daha fazla sağlık harcaması yaptığı tespit edilmiş. Dünya Sağlık Örgütü diyor ki, fazla kiloluluk ve obezite Avrupa’da yetişkinlerde tip 2 diyabetin %80’inden, koroner kalp hastalıklarının %35’inden ve hipertansiyonun %55’inden, farklı kanser türlerinin %7 ila 41’inden sorumlu. Ayrıca uyku apnesi olarak adlandırılan uykuda nefes kesilmelerine, safra kesesi, eklem ve kas hastalıklarına, psiko-sosyal sorunlara da sebep oluyor.
Obezite oluşumunda genetik, psikolojik, nörolojik ve hormonal faktörlerin de tesiri olduğu biliniyor. Ama en önemli (ve bir şeyler değiştirebileceğimiz) iki etken, beslenme ve hareketlilik.
Hüseyin Küçükali'ın Yazısı.