Bu ay tüm Müslümanların önünde bir sınav kağıdı gibi duran Filistin’den bir misafirimiz var. Filistin sorunlarını ve bölgedeki Müslüman gençlerin durumlarını anlatmak için kurulan Hakawati Tiyatrosu’nun kurucusu Hussam Salih Ebu Eshe ile konuştuk.

Kendinizden kısaca bahseder misiniz?

Adım Hussam Salih Ebu Eshe. 1959 yılında Kudüs’te doğdum ve 1978 yılından beri Filistin Tiyatrosu’nda profesyonel olarak çalışıyorum. Filistinli tiyatro gruplarının çoğuna katıldım ve birçoğunun kurulmasına da iştirak ettim. Ayrıca birçok televizyon dizileri ve radyo programlarım var. Oyuncu, yönetmen ve yazar olarak… 1991-1993 yılları arasında Filistinli tiyatrocular derneği başkanlığı yaptım. Bugüne kadar çocuklar ve yetişkinler için yetmişten fazla tiyatro faaliyeti gerçekleştirdim, onlarca Arap ve uluslararası festivale katıldım ve birçok başarı ödülü aldım.

Peki Hakawati Tiyatrosu’ndan bahsedelim…

Hakawati Topluluğu 1973 yılında resmi olarak binası olmadan rahmetli François Abu Salem tarafından kuruldu ve 1984 yılında daimi mekana kavuştu. Burası 1967 Savaşı’nda yıkılan Nüzhe Sineması’ndan oluşuyordu. Restorasyonu yapıldıktan sonra bu grubun karargahı oldu. 1993 yılında ise Hakawati Topluluğu bu binadan ayrıldı. Daha sonra topluluğun adı resmi olarak “Filistin Milli Tiyatrosu” oldu. Bu tiyatro işgal güçleri tarafından güvenlik gerekçesi sebebiyle defalarca kapatılma durumu ile karşı karşıya kaldı, hâlâ da kalmaya devam ediyor.

Kudüs’te bu tip kapatma olaylarını sıkça duyuyoruz. İsrail’in tiyatronuzu kapatma durumuyla karşı karşıya kalınca ne yapıyorsunuz?

Sıkça duyup bunlara alışma durumu bir ironidir. Zira kimse işgali sevmez veya ona alışmaz... Bilakis bunlar, Filistin halkının zorlukların üstesinden gelmek üzere oluşturdukları şeylerdir. Başka salonlar, meydanlar, zeytin ağaçları, tiyatroyu kurduğumuz bahçeler ve okul avluları var. İnsanlar, evlerinin avlularını ya da düğün salonlarını vererek bizimle olan dayanışmasıyla etkinliğimizi tamamlamaya çalışıyoruz. Bu, Filistin yaratıcılığı, mutluluğu yayma ve insanların kalplerinden umutsuzluğu söküp alma yolundaki aralıksız mücadelenin bir parçasıdır.

Filistin Milli Tiyatrosu’nda Filistin davasını siyasi bir dille mi anlatıyorsunuz?

1967 işgal sürecinden sonra modern Filistin tiyatro hareketinin başlangıcından itibaren, grupların çoğu işgale tepki olarak, temelde siyasi konuları ele aldı. Bu yüzden tiyatro, taktiksel tiyatro şeklini aldı. Sonra, tiyatro sunum yöntemi gelişmeye başladı; kurtuluş ve bağımsızlık temelli, Filistinli gençlerin acıları ve umutlarını anlatan bir sanat eseri haline geldi. Deneyimli Filistinli tiyatro yazarları bulunmadığından, Filistin’in durumu ile örtüşen onlarca Arap ve dünya tiyatro oyunları uyarlandı ki Güney Afrika tiyatro oyunları da bunlardandır, mesela Woza Albert gibi... Ve şu ana kadar siyasi konular, farklı sunumlarla birlikte Hakawati Tiyatrosu’na hakim olmuş durumda.

Filistinli gençlerin sanatsal yönleri çok yüksek. İsrail’in yaptığı utanç duvarına çizdikleri grafitti resimler, çektikleri sinema filmleri, fotoğrafçılık yapan çok sayıda Filistinli genç olması bunun ispatı. Bu gençler konusunda ne düşünüyorsunuz?

Kendilerini sanatla mı ifade etmeyi tercih ediyorlar? Sanat, işgal karşıtı mücadele operasyonunun bir parçasıdır ve direniş türlerinden herhangi birinin alternatifi değildir. Araçlar değişebilir ama hedef birdir ki bu da iğrenç işgalden son damlasına kadar kurtulmaktır. Irkçılık çağı esnasında Rusya çarlığı ve Afrika’daki işgale ve ırkçılığa karşı mücadele eden halkın tecrübelerinden istifade ettik. Şöyle ki sanatsal üretim, direniş araçlarından biri ve direnen halkın kültürüne, bağımsızlığa uygunluğuna bir delildi.

Filistinli gençler ve bizler güneşin yeniden Filistin üzerine doğacağı günleri çok yakın zamanda göreceğiz inşallah. Teşekkür ederim röportaj için.

Rica ederim.


Hatice Sarı Tan'ın Yazısı.