Bugün Kendin İçin Ne Yaptın?
Yunus Emre Tozal
Arkamızdan bir hoş sada bırakmak için nereden başlamalı? Dünyada olup bitenlerin, olup bitmemesi için kendimizden, ailemizden, akraba ve çevremizden başlamalı değil miyiz?
Yolda olmak ve yolda olmadığını fark ederek yola yeniden çıkmaya çalışmak; işte tüm meselemiz budur. Bir yerlere varmak üzere yola çıkmak… İnsan, hayalini kurduğu güzelliklere ulaşmak için yolda olduğunun farkında yaşayınca, hayat, tüm lezzetlerinin tattırmaya çalışıyor sanki. Yolda olduğu her haliyle belli bir zatın, ”Kaçırılmış bir fırsat ve yitirilmiş bir imkân yoktur” deyişindeki sırrı işte şimdi daha iyi anlıyorum. Öyle ya, eşyanın tabiatını görmemizi engelleyen gözlerimizdeki perdeler, sebeplerini ve sonuçlarını bilemeyeceğimiz bir dünyada yaşamayı mümkün kılıyor ancak. Bizlerse gafletten kurtulamadığımız için, sebeplerden sonuçlar çıkarmayı hakikat zannedebiliyoruz. Peki, gafletten nasıl kurtulabiliriz? Gözlerimizdeki perdelerin kaldırıldığında, karşımıza nasıl bir şey çıkabileceğini nasıl hayal edebiliriz? Kur’an açık açık hayal edebilmemizin imkânsız olduğunu söylüyor: Cennetlik bir mü’minin orada hangi göz kamaştırıcı sürprizlerin beklediğini kimse bilemez, tasavvur dahi edemez hangi sürprizlerin beklediğini… (Secde/17)
Yolda olmak, yolda olmayı gerektirecek bir amaçla, sorumluluk ve gayretle mümkündür. O halde, insana bilinçaltında bir amacının olduğunu hissederek yaşamasını sağlayan şey nedir? İnsanın bir amacı varsa eğer, o amaç uğruna yaşamalı değil midir? Sezai Karakoç’un deyişiyle, Bu dünyada olup bitenlerin / Olup bitmemiş olması için / Ne yapıyorsun? Kendimiz için, bir şey yapmalı değil miyiz? Kendimiz için yaptığımız vakit, ailemiz için, akrabalarımız için, çevremiz için ve tüm Müslüman âlemi için yaptığımızın farkında değil miyiz? Arkamızdan bir hoş sada bırakmak için nereden başlamalı? Dünyada olup bitenlerin, olup bitmemesi için kendimizden, ailemizden, akraba ve çevremizden başlamalı değil miyiz? Peygamberimizin “iki günü birbirine eşit olan aldanmıştır” hadisini “iki saati, iki haftası, iki ayı, iki senesi birbirine eşit olan zarardadır” olarak anladığımız için mi kaybediyoruz?
Daha adil bir dünya için yoldan asla çıkmamalı, yolda çelme takanlara karşı da dikkatli olmalıyız. Bugünün işini asla yarına bırakmayan ve “Bırakmayın!” diyen adalet timsali Hz. Ömer gibi düne, bugüne ve yarına hakkını vermek, en büyük sorumluluğumuzdur. Daha adilce yaşamayı yeryüzüne hâkim kılmak, dünyayı çıkarları uğruna savaşa sürükleyenlere karşı vazifemizdir.
Peki, daha adil bir dünya için ne yapıyoruz? Hz. Ömer’in “Fırat kıyısında bir kuzuyu kurt kapsa onu benden soracaklar” hassasiyetini gözetebilecek bir bakış açısını nasıl kazanabiliriz? Birbirimizle çatışmamayı değil, sevmeyi nasıl önceleyebiliriz? “Yaratandan ötürü sevme”yi nasıl inşa edebiliriz pas tutmuş kalplerimize? Hakikat yolundan ayrıldıysak eğer, tekrar nasıl çıkabiliriz? Yolda olduğumuz bilincinden ayrılmayarak elbette… Yolda olduğumuzu unutmazsak, dünyanın sadece bir anlık konaklayacağımız bir dinlenme yeri olduğunu aklımızdan çıkarmazsak, nereye yol aldığımızı görebiliriz. Sorumluluğumuzun farkına varıp fotoğrafın bütününe bakabiliriz. Fotoğraf, bütünde hakikati işaret ediyor. Yolu, yolculuğu, göğün sırrını, yağmurun sesini, kuşların kanat çırpınışını, dalgaların kıyıya gelişini, rüzgârı, kâinatın özünü işaret ediyor.
Bugün kendimiz için bir şey yapalım. Kaybettiğimiz bir hassasiyetimizi kazanmaya çalışalım. Allah’ın kitabı Kur’an-ı Kerim’i, bize iniyormuşçasına amel ede ede okumaya başlayalım. Amel ettikçe okuyalım, amel etmeden bir sonraki ayete geçmeyelim. Böylelikle, yola tekrar çıkmak için, Rabbimizin de hidayetine mazhar olmaya hak kazanalım. Yola tekrar çıkabilirsek, kendisinden bekleneni yerine getirenlerden; o aziz insanlardan olabiliriz.
GENÇ'ın Yazısı.