İngiltere Kraliyet Sarayı`ndan Musa`lar Çıkar mı?
Ali Güven
Geçen yıl Mısır’da İhvan-ı Müslimin’e yapılan saldırılar esnasında İngiltere’de Kraliyet ailesinde bir bebek dünyaya geldi. Bütün Avrupa basını günlerce bu bebeğin haberini yaptı. Mısır’daki kıyımla ilgili en ufak haber yapmadı. Bu vahşeti bütün dünyadan gizlemeye çalıştı. O zaman o çocuğa karşı öyle bir kin oluştu ki! Sonra Hz. Musa (a.s.)’ın Firavun’un sarayında yetiştiği aklıma geldi. Firavun’un aldığı bütün tedbirler tahtının devrilmesine engel olamadı. Binlerce erkek çocuk katletti. Ama kendi saltanatını devirecek kişiyi kendi eliyle yetiştirdi, besledi, büyüttü. İmkansız, mümkün oldu.
Neden olmasın? Sinsilikte profesyonel bir millet kendi oyunlarıyla yok olamaz mı? Artık kaleler hep içten fethediliyor. Onlar sömürgelerini hep içten satın aldıkları kişileri kullanarak, önce uyuşturup, sonra köleleştirmiyorlar mı? Kendi tuzaklarıyla avlanıp, içlerinden biri sonlarını hazırlayamaz mı?
Firavun`un sarayında da Allah’ın has kulları yetişir. Hem de imanda zirve yapmış kullar… Allah’ın şanının yücelttiği, örnek gösterdiği güzel insanlar çıkar. Firavun`un karısı bunlardan biridir. Mümin kadınlara örnek gösterilen dört büyük kadından biri… Bütün tehditlerine rağmen sebat etti, boyun eğmedi ve şehadetin tadını daha vefat etmeden tattı. Firavun`un görkemli saraylarında yıllarca yaşadı ama gözü onlara dönüp bakmadı. Gözünü cennetteki evlere dikti. Kur’an`da geçen dualardan biri onun bu talebi idi. (Rabbim bana cennette bir ev bina et)
Yine aynı saraydan imanını gizleyen ama satmayan cengaverler çıktı. Belli bir yere kadar kendilerini gizlediler. Davalarının menfaati için küfre sadece kalpleriyle buğzetmekle yetindiler. Ama susmak, sessiz kalmak davaya menfaat değil zarar getirir hale gelince açığa çıktılar. O gün susmak davaya en büyük ihanetti. Firavun ailesinden imanını gizlemekte olan mü`min bir adam dedi ki: "Siz, benim Rabbim Allah`tır diyen bir adamı öldürüyor musunuz? Oysa o, size Rabbinizden apaçık belgelerle gelmiş bulunuyor. Buna rağmen o eğer bir yalancı ise yalanı kendi aleyhinedir; ve eğer doğru sözlü ise, (o zaman da) size va`dettiklerinin bir kısmı size isabet eder. şüphesiz Allah, ölçüyü taşıran, çok yalan söyleyen kimseyi hidayete erdirmez." (Mü’min:28)
İmanını zor şartlarda muhafaza etmeye çalışanlar, yere daha iyi basarlar. Kaygan zemine ya da dikenli yola girenler önceden tedbirini alırlar. Kaymamak için, zarar görmemek için hassas davranırlar. Tersi ise rehavettir. İman hususunda rehavetin toleransı olamaz. İmanın kazası olmaz. Sürekli uyanık olmak gerekir. İşte Firavun sarayı gibi şartlarda yaşayanlar böyle bir rehavete hiç kapılmazlar. Kalpleri iman ateşiyle sürekli yanar, durur. Dava ve tebliğ bilinci hep canlı kalır.
Tıpkı çöplükte ya da kurak bir arazide yetişen bir bitki gibi… Böyle ortamlar bir bitkinin yetişmesine hiç uygun değildir. Ama orada bir tohum çimlenir. Büyük bir gayretle başını topraktan dışarı çıkarır. Yağmur yağmadığı için suya hasrettir. Kendisi için gerekli olan suya erişmek için köklerini yerin dibine doğru uzatır. Gövdesinde koruyucu sert bir tabaka oluşturur. Yapraklarından su kaybetmemek için, yaprak yüzeyini minumuma indirir. Bu yüzden çöl bitkilerinin yaprakları dikensidir. Haşereler bu bitkilere hiç zarar veremezler. Bu kadar olumsuz şartlara rağmen bu bitkiler çok dayanıklıdır. Rüzgara, sıcağa, soğuğa dirençlidirler. Kendileri dimdik ayakta kaldıkları gibi, o çevrede bulunan bütün canlılar için besin kaynağı, barınak ve sığınak olurlar. Onlar toprağın yeryüzüne uzanmış yardım elleridir. Ve toprak gibi tertemizdirler. Toprak gibi karşılıksız verirler.
Zorluk, kişinin arkasına sığınacağı bir mazeret değildir. Bilakis güçlenmenin, dayanıklı olmanın, verimli olmanın yoludur. Hasan el-Benna, çok meşgul olmaktan şikayet eden bir öğrencisine, işi meşgul adam bitirir diye cevap vermiştir.
İngiltere eski başbakanı Tony Blair’in baldızı Sarah Lauren Booth Müslüman oldu, gazete haberi her zaman bu tür ihtimallerin olabileceğini gösteriyor. Musa (a.s.) Firavun`un sarayında, kendi annesinin kucağında büyüdü. Ümmü Musa, yavrusunu Nil`in sularına bırakırken, işin sonunu Allah’a havale etti ve ümidini kaybetmedi. Allah -azze ve celle-, Musa’nın annesine Al-i Nusret`le yardım etti. Allah -azze ve celle- “Ben kulumun zannı üzereyim” buyuruyor. Ümmü Musa, Rabbim beni yardımsız bırakmaz dedi ve karşılığını aldı. Biz de öyle ümit ediyoruz.
GENÇ'ın Yazısı.