İsrail’in kuruluşun yıldönümü Arap dünyasında Nakba yani Büyük Felaket günü olarak anılır. Anılmaktan kasıt İsrail protesto edilir. Her yıl  15 Mayıs’ta gerçekleşen bu protesto gösterileri bu sene ilk kez İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri ve İsrail-Lübnan sınırında gerçekleşti. Yüzlerce Filistinli Suriye ve Lübnan’dan, işgal altındaki topraklara yürüdü. İsrail askerlerinin ateşi sonucu 13 kişi öldü.

Sınırlarına doğru yürüyen yüzlerce insanla mücadele etmede zorlanan İsrail yönetimi, daha şimdiden gelecek seneki Nakba  gününde binlerce kişinin katılması beklenen yürüyüşe nasıl bir tedbir alacağını düşünüyor…

Bu tablo “Arap Baharı İsrail’in kapısını çaldı” şeklinde yorumlandı Arap kamuoylarında. Arap Baharından, diktatörler ve onların akraba-i taallukatından sonra en çok etkileneceklerin başında İsrail’in olacağı tezinin doğrulayan gelişmelerden biriydi aynı zamanda.

İsrail’in Haaretz gazetesinden Aluf Benn, bu vakıayı şu sözleriyle özetliyor: “Suriye ve Lübnan’da ‘Nakba-Felaket günü’ dolayısıyla yapılan gösteriler sırasında Filistinlilerin İsrail sınırından içeri girmesiyle ‘İsrail ormanın ortasında bir villada konforlu bir şekilde  yaşayabilir hayalini de paramparça etti.”

Hiç kuşkusuz, Suriye lideri Beşşar Esad’ın devrilmesi İsrail için daha tehlikeli sonuçlar doğuracak. Bunu İsrailli yetkililer de söylüyor. Tıpkı, Hüsnü Mübarek’in devrilmesinin İsrail açısından ortaya çıkardığı nahoş! durum gibi. Suriye ve Lübnan gibi Mısır’da da binlerce genç Gazze’ye doğru yürümeye çalıştı ancak Mısır’daki askeri yönetim bu yürüyüşü engelledi. Seneye ya da daha öncesinde benzer  bir durumda ne olur Allah bilir.

Bu çerçevede İsrail’i endişelendiren bir başka gelişme, Gazze’ye Özgürlük Filosu’nun, ikinci seferine hazırlanıyor olması hiç  şüphesiz. Haziran ayı sonlarına doğru yola çıkacak filoda 15 gemi ve 100’ün üzerinde ülkeden katılımcı olacak. 22 kuruluşun  organize ettiği bu sefere onlarca Yahudi aktivistin de katılacağı belirtiliyor.

İsrailli yazarın dediği gibi öyle görünüyor ki İsrail, Arap Baharı’nın ardından ormanın ortasındaki villasında konforlu bir şekilde  yaşamayı sürdüremeyecek.


Beytullah Demircioğlu'ın Yazısı.