Bereket Ekonomisi
Zengin olmak ister misiniz? “Yarım Derviş bu; gönül zenginliğinden söz ediyor olsa gerek” deyip geçmeyin! Alakası yok. Bildiğiniz paradan söz edeceğim size! Çil çil, banknot banknot paracıklarınıza nasıl daha fazla para katacaksınız, onun formülünü vereceğim şimdi!
Muhtelif hadislerde; sadakalarımız için bire on ila bire binlere varan şekilde karşılık verileceği ifade ediliyor.
Hadid Sûresi on sekizinci ayetinde “Şüphesiz ki sadaka veren erkeklerle sadaka veren kadınlar ve Allah’a güzel bir borç verenler var ya (verdikleri) onlara kat kat ödenir. Ayrıca onlara çok değerli bir mükâfat da vardır.” deniyor. Bakara Sûresi iki yüz altmış birinci ayette ise “Mallarını Allah yolunda infak edenlerin örneği yedi başak bitiren, her bir başakta yüz tane bulunan bir tek tanenin örneği gibidir.” deniyor. Bire yedi yüz yani…
Bir de sözü edilen hadis ve ayetlere istinaden anlatılan şu tarz menkıbeler var: Hz. Ali, yolda giderken, adamın biri, ondan; elindeki elmayı, sadaka olarak kendisine vermesini istemiş. Oysa o elma, Hz. Ali ve Hz. Fatıma’nın o günkü tek yiyecekleriymiş. Ama Hz. Ali buna rağmen infak etmiş. Sonra eli boş olarak eve dönmüş. Sonra kapı çalmış. Başka bir adam kendisine dokuz elma getirmiş. Hz. Ali de bir elma daha verecektin demiş. Adam da sakladığı elmayı çıkarıp teslim etmiş. Meğer melekmiş… Hz. Ali de sadakanın bire on karşılığı olduğunu bildiği için elmalar dokuz olarak dönünce eksik olanı istemiş imiş.
Kur’ân ve hadislerle alakamız bu kadar şekilci ve yüzeysel olmasa; on kuruş sadaka verdikten sonra; biri, bize getirip; yüz kuruş geri ödeme yapmayınca hayal kırıklığına uğramazdık. Hatta bazılarımız; haşa Allah’ı sözünde durmamakla da suçlamazdı. Oysa Allah gerçekten de sadakaları misliyle ödüllendiriyor. Bunu görebilmek için ise mesela sadaka verdikten sonra, kılık değiştirmiş bir meleğin kapıda ödeme seçeneğiyle bizi memnun etmesini beklemek yerine; başta Kur’ân olmak üzere, hadis ve diğer dini metinleri okurken daha önce hiç yapmadığımız bir şeyi yapmamız gerekiyor: Aklımızı kullanmak!
Sadakalar için bire ondan, bire yedi yüze varan mükâfatlardan söz edilirken; aslında Allah, bir tabiat kanunu olan ekonomiye dair çok önemli bir formül, bir oran veriyor: Yapılan her; bir birimlik harcama, ekonomide; kendisinin en az on katı çapında bir hareketliliğe neden oluyor. Yerine göre bu yedi yüz kata kadar da çıkıyor. Keza; tabiat kanunları yani Allah’ın ayetleri gereğince; aynı zamanda bir ekonomik çevrede yaşayan bizler de genel ekonomik hareketlilik içinde, yaptığımız infakın da karşılığını almış oluyoruz. İşin “manevi” ecir, sevap kısmı ayrı.
Aynı şekilde; gerek Kuran-ı Kerim’de gerek hadislerde; isar, infak, ihsan, sadaka ve zekâta ne kadar çok vurgu yapıldığına bakınca da; ekonomiyle ilgili aynı gerçekle karşılaşıyoruz: Harcama yapmak ekonomiyi canlandırır ve sağlanan genel ekonomik hareketlilik içinde toplumun bütün üyeleri de refahtan pay alır. İşte bu bereket ekonomisidir.
Dinin kanaate verdiği öneme gelince: O, nefsi yani şahsi harcamalarımız için yapılan bir tavsiye. Ki böylelikle başkaları için daha fazla “harcayabilelim”. Neyse fazla detaya girecek yerim yok. Zaten amacım da Kitap’ın ekonomik tefsirini yapmak değil istenirse bunun bile yapılabileceğini göstermek. Kur’ân, bizim “her alanda” rehberimiz. Ekonomi gibi alakasız görünen bir saha ve Kur’ân bağlantısı kurmamın asıl amacı da bu.
Kulların yalnız ahiret değil, dünya saadetleri için de indirilmiş bir kitap olan Kur’ân, mutlu ve müreffeh bir ahiret hayatı için gerekenlerin yanında; mutlu ve müreffeh bir dünya hayatı için gerekli olan tavsiyeleri de içeriyor. İşte bu yüzden; içinde astronomiden tıbba, sosyolojiden ekonomiye kadar pek çok alanla ilgili eşsiz formüller, tüyolar barındırıyor. Kur’ân-ı Kerim’i; sadece yüzünden Arapçasının okunması sevap kazandıran bir kitap olarak görenlerse onun içindeki sonsuz ilimlerden bihaber kalmaya devam edecekler.
Sinan Özgenç'ın Yazısı.