Mısır toplumu için sıklıkla vurgulanan bir tespit vardır; “Mısır kamuoyu okuyarak değil dinleyerek ve izleyerek bilgi sahibi olur’’ şeklinde. Mısır’ın seçilmiş ilk cumhurbaşkanına karşı gerçekleştirilen darbenin başarıya ulaşmasında, Mısır kamuoyunun önemli bir kesiminin darbecilerin yanında yer almasında başta Mısır medyası olmak üzere, darbecilerin hamiliğini üstlenen diğer bölge ülkelerinin medyasının inanılmaz bir katkısı olduğu yadsınamaz bir gerçektir.

Darbe medyasının Müslüman Kardeşler’i Mısır halkı gözünde “şeytanlaştırma” ameliyesinde başta Körfez ülkelerinin medyasıyla çok sıkı bir işbirliği yürüttüler. Aylarca sürdürdükleri yalan ve iftiralarla dolu haberlerle “şeytanlaştırma” operasyonuna dair akıl almaz örnekler sundular. Nihayetinde Mısır toplumunun önemli bir kesimine, İhvan’ın bir “terör örgütü” olduğuna ikna etmeye muvaffak oldular. Toplumsal zemin hazırlanınca da Ortadoğu’nun en ılımlı İslami hareketi olan “Müslüman Kardeşler Teşkilatı”na “terörist” yaftasını yapıştırdılar ve harekete üye olanları hukuku katlederek yüzer, yüzer idam sehpalarına göndermeyi göze alacak kadar gözlerini karartılar.

Öte yandan bu “şeytanlaştırma” bu algı operasyonuna karşı çıkan tüm çevreleri ve ülkeleri hedef tahtasına koyan söz konusu ülkelerin yayın organları, benzer bir “şeytanlaştırma” operasyonunu o çevrelere ve ülkelere karşı da devreye soktular. İşte bu noktada Türkiye ve onun lideri Tayyip Erdoğan’a karşı özellikle Türkiye’nin Mısır’daki darbe karşıtı söylemlerinden dolayı müthiş bir karalama operasyonunu devreye soktular. Örneklerine Batı medyasında sıklıkla karşılaştığımız türden itibarsızlaştırma haberlerini sıklıkla servis etmeye başladılar. Bu noktada özellikle Mısır’ın darbecilerin yanında saf tutan medyası inanılmaz bel altı vuruşlarla Türkiye hükümetine ve onun liderine karşı müthiş bir itibarsızlaştırma politikası izlediler ve hâlâ da izlemektedirler.

Mısır’da, Libya’da, Suriye’de ya da herhangi bir Ortadoğu coğrafyasındaki herhangi bir şiddet olayının arkasında Türkiye’deki iktidarın olduğunu kolaylıkla iddia edebilme cesaretini gösterdiler. Kendi kamuoylarını bu yönde ikna etmeye çalıştılar.

Evet belki bu noktada tam manasıyla başarılı olamadılar ama yine de belli bir kesim üzerinde bu amaçlarına ulaşabildikleri de bir vakıadır ne yazık ki.

Bu arada söz konusu ülkelerin rejim yanlısı medyasının Türkiye ve onun hükümetine yönelik itibarsızlaştırma gayretlerine Türkiye içerisinden servis edilen Arapça ve İngilizce haberlerle ciddi bir katkı sağlandığının da altını çizmeye bilmem gerek var mı? Ya da bu servisin kimler tarafından yapıldığını belirtmeye…


Beytullah Demircioğlu'ın Yazısı.