"Biz... Düşünmeyiz; İtaat Ederiz!"
Ne zaman Müslümanlar bir meydana toplansa; yankesiciler, bir yandan; anlaşmalı oldukları adamları ip üstünde yürütürken öte yandan da “Cambaza bak!” diyerek, dikkatlerimizi esir alıyor ve ceplerimizi boşaltıyorlar…
Bir rüya gördüm. Ve ardından gördüğüm lüzum üzerine bu yazıyı yazıyorum. Rüyamda; Kasımpaşa’da bulunan Piyale Paşa Camii’ndeyim. -Ki çok sevdiğim, Mimar Sinan Eseri olan ve çocukluğumu; yaz Kur’an kurslarında geçirdiğim bir mekândır.- Vakitlerden Cuma. Cemaat, toplanmış; imamın vaazını bekliyor. Derken; camiye İstanbul sermayesinin, uluslararası para baronlarıyla yakın ilişki içerisinde olduğu bilinen bir mensubu giriyor. En büyüğü. Başkanları… İmamın kürsüsüne siyah takım elbisesiyle rahatça kuruluyor. Ve başlıyor anlatmaya: “Bu camiyi biz restore ettik. Böylelikle bir cami daha Yahudi sermayesi ile inşa edilmiş oldu…” Bu zat konuşmasını bitirdikten sonra; oturmuş, onu dinleyen cemaatin arasına; eli sopalı, genç bir adam geliyor. Cemaate bir soru yöneltiyor. Sualin tam olarak kendisini hatırlıyor değilim ama konusu ve niteliği şu şekilde: Eleman, abdestle ilgili bir husustan soruyor. Zekice hazırlanmış bir sual. Abdestle ilgili olarak, yaygın şekilde gerçekleştirilen bir uygulamanın mantığıyla ilgili. Bunun üzerine cemaat, İslam’ın izzetini savunma adına(!) panik olmuş bir şekilde adama cevap yetiştirmeye çalışıyor. Yaşlılar, bugüne kadarki ezberleri o konuyu içermediği için umut ve çaresizlikle, içlerindeki imam hatip mezunu gençlere yöneliyorlar. Bu gençlerden bir-iki tanesi ayağa kalkarak, adamın sorusunu, okulda kendilerine ezberletildiği şekillerde cevaplamaya çalışıyorlar. Ama sonuç hüsran. Ben de bütün bu olup bitenleri ayakta, acı ve hayıflanma içinde izliyorum. Üzülmem; camide amirane tavırlarla dolanıp, cemaati sigaya çeken kişinin varlığından dolayı değil: Cemaatin kendilerini düşürmekte oldukları acınası duruma şahit olmamdan... Sonunda dayanamayıp, adamın gözlerinin içine bakarak, bir parçası olduğum Müslüman topluluğa sitem ve eleştiri içeren şu sözleri söylüyorum: “Biz…” diyorum Müslümanları kast ederek: “Düşünmeyiz; itaat ederiz…” Gözlerinin içine bakmakta olduğum o adam hariç, oradaki kimse bu sözlerin manasını anlamanın yanından bile geçmiyor. Sonra adam, sorusuna cevap vermeye çalışıp da bugüne kadarki alışıldık ezberlerden başka bir şey söyleyemeyen bütün cevap sahiplerini sırasıyla falakaya yatıyor. Ne falaka ama… “Allah’ın sopası yok” derler bir de…
Bu arada ben olan biteni izlerken hem falaka altındakilerin hallerine acımamdan hem de her ne kadar kendisine cevap mahiyetinde olmasa da konuyla ilgili olarak tespitte bulunmuş bir kişi olarak, acaba beni de falakaya yatırmaya kalkar mı diye düşünüyor ve “Biraz yavaş vur bari” diyorum. Adam, işine ara verip, bana bakıyor ve “Sen geç” deyip, beni serbest bırakıyor…
Rüya bu kadar. Kendisi değil ama zihnimde doğurduğu düşünceler önemli. Bu rüyayı görüp uyandıktan hemen sonra bir şeyi fark ettim: Yahudilerin, Hıristiyanların, Ateistlerin, Laikçilerin yahut ülkemize ve İslam ümmetine tasallutta bulunan hiçbir kimsenin ve kesimin; Müslümanların ibadetleriyle ilgili bir rahatsızlığı yok! Başörtülüler kamu kurumlarında çalışmış-çalışmamış, hacı amcalar AVM’lerde namaz kılmış-kılmamış, Müslümanlar kurban kesmiş kesmemiş… Umurlarında değil. Çünkü bunların eda edilmesi yahut edilmemesi durumunda bu adamların kazanacakları yahut kaybedecekleri hiçbir şey yok!
E peki, neden başörtüsünü yasaklıyorlar, kurban bayramlarında bu ibadetin hayvan haklarına aykırı olduğunu ileri sürerek yaygara koparıyorlar, okullarda namaz kılan çocukları manşetlerle afişe ediyorlar?..
Zaten dananın kuyruğunun koptuğu yer de orası! Bunları bu şekilde gündeme getiriyorlar ki Müslümanların zihinleri meşgul olsun. Biz başörtüsü sorunuyla(!?) uğraşadururken mesela onlar, kimsecikler görmeden asıl yapacaklarını yapsınlar. Tabiri caizse malı götürsünler… Ne zaman Müslümanlar bir meydana toplansa; yankesiciler, bir yandan; anlaşmalı oldukları adamları ip üstünde yürütürken öte yandan da “Cambaza bak!” diyerek, dikkatlerimizi esir alıyor ve ceplerimizi boşaltıyorlar… Zihinlerimize böyle böyle düğüm atıp, sonra da o düğümlere üfürüyorlar… Şerrinden Allah’a sığınılasıcalar.
Ha; burada anlatıp, şerh etmediğim “Biz düşünmeyiz, itaat ederiz” ifadesini de başlığa çektim ki onun da altını kendiniz doldurasınız. Biz doldurursak misalleriyle; altımızı oyarlar da ondan… Yani rüyanın; sizin tabir etmeniz gereken kısmı da bu.
Sinan Özgenç'ın Yazısı.