Biz bütün gençleri seçilmiş kabul ediyoruz ve böyle davranmalarını istiyoruz. Genç; büyük bir hayal gücüne sahip, cesaretin çekingenliğe, hareket isteğinin rahata üstün geldiği insandır. Ey Genç! İdeal toplum mimarlığının stajını yapmak sana nasip oldu; şikâyet ve sızlanmaya hakkın yok, aracısız, kurumsuz, siyasetsiz, tek başına, çevrenin desteğini de alarak, ıslah için gayret etmek gerektiğini hadi büyüklerine de öğret.

Hak bildiği hedefe koşmak, bu yolda mücadele vermek kulluğun ve insanlığın gereğidir. Kendisini hayra, iyiye, güzele doğru sürmekle vazifeli insan, aynı istikamette yaşadığı çevreye karşı da sorumludur. “Hepiniz çobansınız; hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz.” buyuruyor Allah Rasûlü. Kendimizin çobanıyız, yaptıklarımızdan, yapamadıklarımızdan sorumluyuz. Yaşadığımız toplumun güdülenlerinden mi sürükleyenlerinden mi olduğumuzdan sorumluyuz. İnsanın sorumluluğunu sadece kendisine indirgemiş, dolayısıyla onu yalnızlaştırmış modern çağ, bir taraftan çevreyi oluşturan diğer insanlar hakkında projeler üretirken, bir taraftan da insanı bencilleştirmeye devam ediyor. Günümüzde, insanın çevresine ve diğer insanlara karşı vazifeleri kurumsallaştırıldı. Bizim dışımızdaki insanları inandıklarımıza, güzel ve iyi bulduklarımıza sevketmenin ya da onları istemediklerimizden, kötü bulduklarımızdan uzaklaştırmanın yolu bir takım resmî kuruluşlar vasıtasıyla istek ve şikâyet olarak gerçekleştirilebiliyor. Yakın çevremizde kaymakamlık, karakol, belediye ve muhtarlık varken kılımızı kıpırdatmamıza gerek yok sanıyoruz. Hele oyumuzu kullanıp temsilî demokrasinin seçmen neferi olduktan sonra, seçilenleri eleştirmek en kolayı. Oysa her insan seçilmiştir, düzeltilecek ve hayra sevkedilecek her duruma eliyle, diliyle müdahale hakkı vardır. Gençler daha da seçilmiştir. Çünkü gençlik bir değişim ve arayış dönemidir. Bu dönem, gencin kişiliğini ve kimliğini bulma arayışlarından dolayı bunalımlı geçer. Genç, kendi kendini keşfetmenin, kabuk değiştirmenin sancısını çeker. Izdırap çekmek, misyon yüklenmenin dinamosudur. Zevk bedenin habercisi, acı ve ızdırap ruhun habercisidir. Sancılı ruh; göreve, hakkı tavsiyeye, eliyle, diliyle hazır demektir.

Yükünü İradenle Yüklen

Ortada bir dava varsa illa ki siyaset yolunu tutmaya gerek yok. Fikirlerin müdafaası tek başına da yapılabilir. Siyasilerin yerine getirecekleri elbette pek çok ödevleri vardır, ancak bütün yükü onlara yüklemek hem atalete hem de kolaycılığa kapı aralamaktır. Siyasî boğuşmaların içinde telef olup hepten zihnî darboğaza düşerek, her şeyden el ayak çekip, bilmeden, duymadan, görmeden yaşamak da muhtemeldir. Kurtuluşun tek yolu siyaset veya resmî kurumlar değildir. Kaldı ki siyasete bu kadar önem atfetmek onun üzerindeki kurumları bile bazen görmezden gelmeye neden olmaktadır. “Ben ne yapabilirim ki?” “Bizden öncekiler de böyleydi” “Onlar varken bize düşmez” aşağılık karmaşalarından gıdalanan nefisler, kendi nesillerini harcayıp tükettikleri gibi geleceğe de kocaman bir korku bırakırlar. İslam ile şereflenip, kalbi ve gönlü ile yükseltilen insanın yığınlar içinde kaybolması, başta kendisine ihanettir. Sürekli bir kurtarıcı aramak, çevremize, topluma diğer insanlara karşı vazifelerimizi ertelemek, Nurettin Topçu’nun deyimiyle kendi irademizi kendi elimizle çürütmekle eşdeğerdir. Kendi yüklerini yüklenmekten korkan, sorumluluk kaçağı, iradesi yıpratılan ve kendine güven gücünü kaybeden insan adam olup adım atamaz.

İdeal Genç

Müslüman, bir bakıma hayatını başkalarının iyiliğine adamış kimsedir. Sosyal çevresinde yaşananlar, müspet veya menfî etki bırakması yönüyle onu ilgilendirmekte, nefsini ıslahtan sonra, başkalarına iyiliği emredip kötülükten sakındırması dini bir vazife halini almaktadır. İdeal Müslüman Genç, şahsiyetini keşfeden ve sürüye isyan eden adamdır; kendini dayatmaların ve kalıpların içinde yitirmek istemez. O, Kitabımız’ın tarif ettiği gibi “başıboş kalmak istemeyen insan”dır. İdeal Genç, vazife adamı olduğu kadar hakkın arayan adamdır. İçinde yaşadığı toplumla gizli bir sözleşmesi vardır. Bu sözleşme ona haklar sağladığı gibi vazife de yükler. Kendini sürünün ve nefsin baskı ve ihtirasından kurtaran, gerçekte öyle olmadığı halde öyle sayılan (itibarî) iyinin, doğrunun ve güzelin yerine mutlak doğru, iyi ve güzele yönelen ve gönül veren insandır. O, kalbini, kafasını ve vicdanını zikrullahla yıkamıştır. Sürüye dalkavukluk eden, tenperverliği özgürlük naralarıyla maskeleyen modern insanı da ızdırapla seyreder. İdealist gençlik yalnızlık demek değildir; ancak bir avuç insan ona yeter. Efendimiz’in bir avuç insanla kurduğu muhteşem kadro, tarih içinde bir tablo olarak önünde ve ufkunda durur. O’nun risaletten önce erdemliler cemiyetine üye olması ve ‘Emin’ unvanını kazanması aracısız, sivil bir teşebbüsün numûnesidir.

Ey Genç!

Diğer ülkelerle karşılaştırıldığında en büyük avantajımızın, toplam nüfus içinde genç nüfusun payının büyüklüğü olduğu gösteriliyor. Öte yandan gençlere yetki vermemek, gençlerin enerjisini küçümsemek ya da onları görmezden gelmek, nerdeyse toplum kültürümüzün parçası olarak benimsendi. Genci muhatap kabul etmek ya da gencin kendini muhatap olarak görmesi için milyonlar içinden birkaçının erken yaşta milletvekili, bürokrat olması gerekmiyor. Biz bütün gençleri seçilmiş kabul ediyoruz ve böyle davranmalarını istiyoruz. Genç; büyük bir hayal gücüne sahip, cesaretin çekingenliğe, hareket isteğinin rahata üstün geldiği insandır. Ey Genç! İdeal toplum mimarlığının stajını yapmak sana nasip oldu; şikâyet ve sızlanmaya hakkın yok, aracısız, kurumsuz, siyasetsiz, tek başına, çevrenin desteğini de alarak, ıslah için gayret etmek gerektiğini hadi büyüklerine de öğret. Ey Genç! Duyguların inişli çıkışlı, heyecanlısın, herkesin, bir anlığına kahraman olmayı bile hayal etmeyi unuttuğu bir zamanda, en hızlı tepki verecek olan da sensin. Kimsenin kötüyü, çirkini tenkit etmeye cesaret edemediği bir zamanda, kendi şahsına alıngan davranıp, hiç eleştiriye gelemezken, çevresine en çok tenkidi savurma cesareti yalnız sende var. Sürekli bir geliş-gidiş içerisinde, maceracı ve kabına sığmaz bir ruh yapısına sahip yaş aralığındasın, ama dikkat et bu durum gelgeç hevesleri de çoğaltır. Ey Genç! İsteklerin çok fazla, konan yasakları saçma buluyorsun, sana tanınan hakları yetersiz buluyorsun, haydi durma o zaman hakikati haklıya teslim et! Çevrene bakınıp durma, hakikat tek olduğu gibi haklı da tektir. Ey Genç! Ana-babadan devlete varana kadar otoriteyi temsil eden her şeye baş kaldırma eğilimi taşıyorsun, Allah aşkına, Hakk’ın otoritesi nasıl tesis edilir? O’nun verdiği gençlik nimetini bu yola sarfet. Ey Genç! Coşkulu, hayalci ve idealistsin, duygu ve düşüncelerini inançla savunuyor, haksızlıklara karşı acımasız bir tutum takınıyorsun; yaşanan gerçeklere pek aldırmadan düzen birden değişsin, adaletsizlikler ortadan kalksın istiyorsun. Bu, bir anda olamayacak, ama olsun sen azmini ve şevkini kaybetme, hak bildiğini haykırmaya devam et.


Ali Can'ın Yazısı.