Tek Mağlubiyeti Azraile Karşı Oldu!
Bilal Yavaş
Murad Han’dır Osmanlı mülkünün Sultanı!
İşi zordur tahta çıktığı vakit yurdun dört bir yanında isyanlar çıkmıştır. Şehzade İbrahim isyan etmiştir, Şehzade Halil Bizans ile ittifak kurup isyana kalkmıştır. Ankara`nın ahileri de isyan bayrağını çekmiş ve Karamanoğlu ordusu ile bir kez daha Osmanlı’nın karşısına çıkmıştır. Karamanoğlu bir kez daha almıştır boyunun ölçüsünü. İlk önce Ankara’dan başlar isyan edenleri tepelemeye Sultan Murad Han. Karşısına çıkan düşmanlarının hepsine teker teker haddini bildirir ve cezalarını keser. Anadolu’yu zapturapt altına alınca Rumeli`ye çevirir atını Sultan Murad.
Edirne başkent olmuştur artık. Rumeli`deki fetihler hız kesmeden devam etmektedir. Sırpsındığı zaferinin ardından, Sofya’nın fethi, Selanik’in fethi, Ohri fethi, Kırklareli ve Vize fethi, Manastır ve Filibe şehirleri, Niş fethi ve Dobruca, Şumnu ile bütün Bulgaristan fethedildi...
36 Savaş kazanmıştır Sultan Murad Hüdavendigar. Hiç bir mağlubiyeti yoktur, önünde kimse duramamıştır. Zaman sadece yiğit sultanı yaşlandırmıştır. Artık yaşı 63 olmuştur. Rumeli’de büyüyen Osmanlı tehlikesine karşı Sırp, Bosna, Eflak, Macar ve Hırvatlardan oluşan bir Haçlı Ordusu kurulmuştur. Tek bir gaye için yani; Osmanlı Devleti’ne son vermek, Rumeli ve Anadolu`dan Müslümanları silmek için kurulmuştur. Bu amaç için 100 bin kişilik bir ordu oluşturmuşlardır. Haberleri duyan Sultan Murad Han tez hazır ettirir orduyu. Ak atına binip sürer Kosova Ovası’na. Ancak Osmanlı ordusu Haçlılara göre daha az sayıdadır. Osmanlı ordusu 40-50 bin asker civarındadır. Lakin yüreği mert; kılıcı keskindir Osmanlı yiğitlerinin. 8 saat süren savaşın galibi Osmanlı Devleti’nin Haçlı Ordusu ile bu ilk karşılaşması zaferle sonuçlanmıştır.
Hak Teâlâ’nın yardımı ile Sultan Murad Hüdavendigar bir kez daha zafer kazanmıştır. Savaş meydanında yiğitçe dolaşan sultan bir ara Sırp komutan Lazar’ın damadı Miloş’u görür. Yaralı olduğu için yanına gider yardım etmek ister, lakin hain kurmuştur pusuyu. Bir anlık dalgınlık ile hain Miloş kolundan çıkardığı hançeri Sultan Murad’ın kalbine batırır sonra Osmanlı askerleri hain Miloş’u parçalar. Sultanın yaraları ağırdır düştüğü yere kurulur çadır, tedaviye başlanır ama çok geçtir artık Rumeli Fatihi çoktan ruhunu teslim etmiştir artık Rahman’a...
Derler ki Kosova Savaşı’ndan önce Sultan Murad Han abdest alıp iki rekât namaz eda edip ardından Hak Teâlâ’ya niyazda bulunmuş, bu savaşta şehit olmak istediğini söylemiş. 500 sene Osmanlı Devletine bağlı kalan Evlad-ı Fatihan dediğimiz Rumeli topraklarına böylelikle ilk adımlar atılıp oradaki şehirleri İslam ve Medeniyetle tanıştırdık. Osmanlılar işlerini her zaman hoşgörü politikası ile gütmüştür. Bu sebeple girdiği yerlerde din, dil, ırk konusunda ırkçılık yapmayıp sevilmiştir...
Sırp Kralı, Macar kralına: "Himayenize girersek ne yaparsınız"? Diye sorduğu zaman, Macar kralı: "Kiliselerinizi, Katolik kilisesine çevirtirim" der. Osmanlı hakanına sorduğunda ise padişah: "Kiliselerinize dokunmam ama yanlarına cami yaptırırım" der. Osmanlı`nın adaletini temsil eden bu ifadeler hiç bir zaman sözde kalmamış; Osmanlılar özde de adil davranmışlardır. Bu yüzden fethedilen yerlerdeki ahali Osmanlı`yı sever ve isterdi...
Çok zaman sonra Osmanlı Devleti’ne veziri azamlık yapan Sokullu Mehmed Paşa O veziri azam ki; 3 padişahın sağ kolu olmuş. Bunlar sırası ile Kanuni Sultan Süleyman, II. Selim, III. Murad Han’dır. Saraya alındığı vakitten ölümüne kadar tam 60 sene içinde hiçbir makam içinden azledilmeyen ve hiçbir kusurdan dolayı itham edilmeyen biri. Hani şu 1571 İnebahtı Deniz Savaşı’nda söylenen meşhur bir söz vardı ya; işte onun söyleyen veziri azam: "Sizin zayiatınızla bizimki arasında fark vardır. Biz sizden bir Krallık yer (Kıbrıs) alarak kolunuzu kestik. Siz ise donanmamızı yok etmekle sakalımızı tıraş etmiş oldunuz. Kesilmiş kol yerine gelmez ama tıraş edilen sakal daha gür çıkar"
Rivayet odur ki vefatından bir gece evvel Osmanlı tarihini okuyormuş. Sultan I.Murad Hüdavendigar’ın kıssasına gelince şöyle dua etmiş; "Ya Râbb! Bana da böyle bir şehadet nasip eyle." diyerek gözyaşı dökmüştür. Sabah divan toplantısından derviş kıyafeti ile arzuhal vermeye gelen İranlı bir ajan tarafından kalbinden hançer saplanarak Hak Teâlâ’ya kavuşmuştur…
GENÇ'ın Yazısı.