Halil İbrahim Paça’nın Haliç kıyısında çektiği fotoğraf, küçük bir ayrıntının fotoğrafa ne kadar bir zenginlik ve derinlik kattığını ortaya koyması bakımından güzel bir çalışma. Sol üstten kareye giren ağaç dalları fotoğrafın havasını nasıl da değiştirmiş. Gökyüzünün bu kadar geniş bir alan kapladığı karelerde bu tür küçük bir ayrıntı, genel atmosfere de uygunsa sanki sihirli bir dokunuş etkisi yapabiliyor. Bunu şöyle değerlendirmek gerek, bu tür küçük ayrıntılar usta bir ressamın sihirli bir fırça darbesi gibi etki ortaya çıkarabiliyor. Bu bakımdan çok iyi bir tercih. Ama biraz daha zoom yaparak ya da daha yakına giderek genel manzarayı büyütüp ağaç dallarını küçülterek arka plandaki şehir manzarasını daha görünür yapabilirdik. İbrahim bey orijinalinden kadrajı biraz daha kesip uygularsa farkı hemen görecektir.

Bayram Acar aynı anda bir çok fotoğraf gönderdi. Hepsinin ayrı konusu var. Demekki fotoğraf üzerine kafa yoruyoruz bu çok iyi. El arabasındaki çocukların fotoğrafı doğallığı bakımından sempatik bir fotoğraf olmuş. Bakışları, belli belirsiz gülümsemeleri, sarı tişörtlü çocuğun bir eliyle araba kenarından tutarken ikinci elinin diğer çocuğun omuzunda olması ayrıca bir sıcaklık katıyor. Netliği, ışığı da iyi. Arabayı süren insanın biraz flu olması ve ayaklarının duruşu, yürüdüğünü gösterecek şekilde hareketli olması da bir ivme kazandırmış. Arabayı sürenin baş kısmının kesilmesi bir tercih meselesi. Ama ben olsam onun da yüzünün görünmesini isterdim. Acaba onun da ruh hâli çocuklarla örtüşüyor mu, yoksa bir zıtlık var mı diye… Bir de adamın ellerinin arkadan kesilmesi iyi olmamış. En fotograf@gencdergisi.com Küçük Bir Ayrıntı, Sihirli Bir Dokunuş Gibi Olmalı 1. 2 1 azından arka kısımdan da küçük bir boşluk bırakılmalıymış. Ama diğer fotoğraflarını da göz önüne aldığımızda, durmak yok fotoğrafa devam diyoruz.

Hatice Şahin’in Mevlana türbesi önünde çocukları gösteren fotoğrafı bir klasik hatıra fotoğrafı sınıfında olmuş. Bir çok bakımdan artıları olan bir fotoğraf. Ama birkaç bakımdan da gözden geçirilmesi gereken bir çalışma. Birincisi çocukların fotoğrafa doğrudan bakmaları fotoğrafın doğallığını, genel atmosferin ruh hâlini gölgelemiş. Mese- la çocuklar hep birden türbeye doğru baksa, fotoğrafı arkadan ya da hafif yan açıdan, birazda aşağıya eğilerek çekebilseydik farklı bir fotoğraf karemiz olurdu. Ya da çocukların türbeye doğru çiçeklerin arasında yürüdüğü bir fotoğraf Mevlana’nın ‘gel’ mesajıyla da örtüşürdü. Yani demek istediğim şu: Bu tür fotoğraflarda zihnimizde bazı kurgular yaparak, genel atmosfer içinde göze batmayan doğal ve mesajı da olan fotoğraflar çekmeye çalışmalıyız. Tabii bir de güneş tam tepede iken fotoğraf çekildiği için çocukların yüzleri tamamen gölgede kalmış ve çocuklar ister istemez gözlerini çok kısmışlar. Ama ilk gönderdiğiniz fotoğraf olmasına rağmen netlik ve ışık bakımından temiz bir fotoğraf olduğunu söylemeliyim. Yenilerini bekliyoruz.

Genellikle üzerinde çok oynama yapılmış ve fazlaca manipüle edilmiş  fotoğrafları değerlendirmeye almıyoruz. Çünkü bu tür işlemler yapılmış fotoğraflar üzerinde ne kadar bilgisayar etkisi var kestirmek güç. Sağlıklı bir değerlendirme bu şartlarda zor oluyor. Ancak Nuriye Sümeyye Cengiz’in gönderdiği balon taşıyan çocuk fotoğrafını bir istisna olarak değerlendireme aldık. Fotoğraf muhtemelen etrafından kırpılarak bu hâle getirilmiş. Çocuğun renkli hülyalarını daha iyi ifade etmek için balon renkli bırakılmış. Çocuğun ilgiyle balona bakması da bu vurguyu beslemiş. Sağ alttan başlayan ilgi noktası sol üst köşeye kadar devam ettirilerek bir denge oluşturulmuş. Bunlar güzel uygulamalar. Ancak fotoğraf üzerinde fazlaca oynandığı için teknik değerlendiremeye girmiyoruz.

İstanbul’da oturup, gemiyle yolculuk yapma fırsatı bulanlar çok şanslılar. Hem doya doya İstanbul’un genel havasını yaşıyorlar hem de, her an çok sürpriz fotoğraflar çekme imkanına sahip oluyorlar. Zehra Akman da bu fırsatı yakalar yakalamaz çektiği fotoğrafları bize göndermiş. Bu kare gönderdikleri içinde en beğendiğim olanı. Işık ayarı biraz daha iyi ayarlansa ve daha seçici bir kadraj ayarıyla çekilseymiş tablo gibi bir fotoğraf olacakmış. Ama bu hâliyle de güzel. İnsan bakınca martıların vaveylasını duyar gibi oluyor. Ayrıca arka planda yer alan Haydarpaşa istasyonunun ve giden yolcu vapurunun konumlarının seçimi oldukça iyi bir yere oturmuş. Eline, gözüne sağlık diyoruz.

Arzu Bal’ın gün batımında çektiği ayçiçeği fotoğrafı farklı bir bakış açısı denemesi olmuş. Soldan giren ayçiçeğinin karede büyük yer kaplaması ters ışık dolayısıyla dramatik bir görüntü oluşturmuş. Yeni şeyler deneme, farklı ışık açılarının konu üzerindeki etkilerini araştırma iyi fotoğrafçı gözüne sahip olmak için şart. Bu bakımdan iyi bir yolda olduğunuzu belirtmeliyim. Bu fotoğrafla ilgili olarak güneşin kareye doğrudan girmesi bir ışık patlamasına neden olmuş. Bu yüzden karenin farklı noktalarında ışık dengesizlikleri artmış. Bu kadar geniş bir kadraj yerine doğrudan ayçiçeğini ele alıp dik bir kare çekilebilirmiş. Tabii bu durumda yeni bir ışık ayarı ve netlik olacağı için çok daha belirgin ve yandan gelen ışığın aydınlattığı ayçiçeği fotoğrafımız ortaya çıkacaktır. Ya da güneşin kareye girmediği ama etkisinin köşeden belirgin şekilde hissedildiği bir fotoğrafta daha iyi olurdu diye düşünüyorum. Bu sayede ayçiçeğinin ayrıntıları, ışık pozlaması daha homojen olacağı için daha belirgin olurdu.

 


H. İbrahim Kurucan'ın Yazısı.