Zulümle Kendimize Gelmeyi Bırakalım Artık!

Ancak öldürülürsen ayağa kalkacaklar! Ancak öldürülürsen sana sahip çıkma gereği duyacaklar!

Ancak öldürüldüğünde senin bir kahraman olduğunu hatırlayacaklar!

Sen katledildiğin zaman, sen bombalar altında kaldığında, sen tecavüze uğradığında harekete geçecekler!

Sana bunların yapılmaması gerektiğini dünyaya haykıracak kardeşlerinin olmasının hiç olmamalarından daha güzel olduğunu düşünebilirsin bir Müslüman hüsnüniyeti ile...

Başlarını daldıkları filmden kaldıramamalarından daha hayırlı elbette.

Lakin bir ümmet olduğumuzu hatırlamamız için ille de senin öldürülmen mi gerekiyor kardeşim?!

Ne zaman katliamlar, işgaller yaşamadan da ümmet olduğumuzun bilincine varacağız?

Katledildikçe kendimize geleceksek, “bir musibet bin nasihattan evla” diyeceksen; musibet bin oldu kardeşim, nasihatçı nerde?

Dün bir kardeşim Sri Lanka’da Müslümanlara saldırıldığını, Budistlerin cami ve Müslümanlara ait iş yerlerini taşladığını, üç Müslümanın öldürüldüğünü söyledi. Türkiye’de henüz kimsenin olayı gündemine almamasından da şikayet etti.

Rahatla, Gündemimize Alırız Biz Bunu!

Genç arkadaşıma merak etmemesini, Müslümanların hemen Sri Lanka ile ilgilenmeye başlayacağını; yardımlar toplayacaklarını; face’ten paylaşımlar yapacaklarını söyleyip rahatlamasını tavsiye ettim(!)

Derneklerimiz, STK’larımız, dergilerimiz; dünyadaki Müslüman alimler, yazarlar, şairler, gazeteciler, kültür adamları ve aktivistler ile bağlantı kurmaya, tanışmaya özel bir gayret göstermelerinin gerekliliğini hala kavrayabilmiş değil!

Kurumlarımızda kimsenin aklına neden dünya Müslümanları öldürülmeden, zulümlere uğramadan o Müslümanların yaşarken ortaya koyduğu eserlerin, değerlerin, ürünlerin peşine düşmek gelmiyor; anlayamıyorum.

Bir Popüler Kültür Üretmemeli miyiz?!

Dünyada küfrün popüler kültürü hakim. Dünya gençliği şeytanın hizmetine adanarak üretilmiş popüler kültür ürünlerini tüketiyorlar. O pop-kültür ikonlarına tapınıyorlar, kendilerini parçalıyorlar onların pop-ilahlarına dokunabilmek için.

Biz ise hala dünyada bir popüler kül- tür üretmemizin gerekliliğini fark edebilmiş değiliz. “Popüler kültür üretmemiz gerekmiyor; bunu yapmak kültürümüzü katletmek anlamına gelir” diyenlerimiz ise çoğunlukla zaten bir üretimde bulunmuyor. Bulunmadıkları gibi Hakim Popüler Kültür Aktörlerinin geleneksel kültürün imkanlarını istismar etmeye kalkışmalarına da ses çıkartmazlarken Müslüman kültür adamlarının eserlerini bir kaşık suda boğup yok sayıp küçümsediler. Ama Beyaz Türklerden birileri, Liberaller, Batıcılar geleneksel kültürümüzün unsurlarını kullanmaya kalkıştıklarında; hem de sığ, derinliksiz, içtenliksiz bir şekilde, tam da oryantalist bir mantalite ile kullanmaya kalkıştıklarında onlara teşekkürler ettiler, onları alkışladılar, onlara hayranlıklarını dile getirmekten kendilerini alamadılar.

Kendini Bir Yokla!

İki yıldır Mısır, Rabia deyip oturup kalkıyoruz ama Mısır’dan kimleri tanıyoruz Müslümanlardan? Mursi, Esma, Esma’nın babası. Eskilerden de Hasan el Benna ve Seyyid Kutup…

İstersen Mısır duyarlılığı yüksek Müslüman kardeşim; kendini bir yokla; olmadı Mısır’ı daha iyi bilen birilerini yokla; daha fazla isim, kurum, kuruluş bilebilen, söyleyebilen kolay kolay bulamayacaksın.

Oysa Mısır’da hangi tarikatların, hangi cemaatlerin, hangi yayınevlerinin bulunduğunu, hangi Müslüman yazarların, alimlerin, şairlerin, müzisyenlerin, sinemacıların, dergilerin, gazetelerin olduğunu biraz olsun biliyor olmamız gerekmiyor mu bu kadar Mısır ilgisinden sonra??

Tanımadığın, merak etmediğin insanlarla hangi güzellikleri ortaya koyacaksın, hangi işbirliklerinde bulunacaksın, hangi???

Zulümle Kendimize Gelmeyi Bırakalım Artık!

Ama yok! Bilemeyiz, öğrenmeye gerek duymayız. Merak etmeyiz çünkü! Çünkü ancak ümmetin parçalanmış cesetleri ümmet olduğumuzu hatırlatıyor bize; diri halleri değil!


Asım Gültekin'ın Yazısı.