Dünyanın Düzeninde Yeni Rekabetler Çıkar mı?
Geçtiğimiz Cumartesi günü Birinci Dünya Savaşı başlangıcının yüzüncü yıl dönümüydü. Birinci Dünya Savaşı 1914-1918 yılları arasında gerçekleşti. Savaş sonrası dünyanın iklimi değişti. Doğu`dan Batı`ya tüm dünyada sınırları yenilendi. Çok uluslu imparatorlukların yerini ulus-devletler aldı.
Yeni bir dünya kurulurken bunun fikir babalığını Batı medeniyeti yapmış idi. Bu Rönesans ve Reform hareketlerinden, Fransız İhtilalinden, Sanayi İnkilabı`na kadar uzanan sürecin radikalize edilişiydi. Bu dönemde dünya siyasetinin baş aktörleri Batı ülkelerinden olacaktı ve öyle oldu. Ne yazık ki milyonlarca insanın ölümüyle sonuçlanan bu savaş sonrası kurulan yeni düzen derde devâ olmadı. Ardından yarım asır bile dolmamışken İkinci Dünya Savaşı patladı. Batı merkezli ideolojiler Faşizm ve Nazizm çöktü.
Artık 20. yüzyılın ikinci yarısına girilmişti. 2. Dünya Savaşı`nın ardından ABD ve SSCB dünya siyasetinin baş aktörleri oldular. Meşhur benzetmeyle Soğuk Savaş Dönemi başladı. Nato, BM ve AB kuruldu. Dünya ABD ve SSCB olarak iki kutuba ayrılırken Avrupa endeksli bu kuruluşlar ABD`ye daha yakın durdu. Dünya gündemini belirleyen çember bu oldu. O sıralar Asya ve Amerika ülkeleri, Ortadoğu, Afrika kendi içlerine kapanık bir haldeydiler. Ancak 20. yüzyılın sonuna yaklaşıldığında kimi dönüşümlerin ilk adımı görünen olaylar cereyan edecekti.
Ve öyle oldu. 20.yy`ın son devresine girildiğinde ilk kıvılcım SSCB`den duyuldu. 15 ülkeden SSCB dağılması yine batı merkezli bir ideoloji olan Sosyalizm`in iflası demekti. SSCB`den ayrılan ülkeler kendi bağımsızlığını ilan etti. Doğu Avrupa`da da Sosyalist rejimler tarihe karıştı.
Ve artık 21. yüzyıla adım atılmıştı. Bu yüzyılla beraber bazı şeyler eskisi gibi olmamalıydı.
SSCB`nin çökmesi Avrupa Birliği`nin bir nebze güçlenmesine zemin hazırladı. Bu düzlemde ABD`ye daha etkili bir rakip ortaya çıkması gerekirken bunun gerçekleşmesi biraz zaman aldı.
Ancak Ortadoğu`da yaşanan savaşlar, ekonomik krizler, yeni ülkelerin bağımsızlığını ilan etmesi, ABD`ye rakip olabilecek siyasi odakların meydana gelmesi ile dünya iklimi büyük bir sancıya hapsoldu. Geçen yüzyılın baş aktörlerinden olan Avrupa bu sancıyı en şiddetli hissedenlerden. 2. Dünya Savaşı sonrası kurulan Avrupa Birliği çekiciliğini yitirmek üzere, ayrıca ırkçı ve muhafazakar hareketlerin güçlenmesi, ekonomik krizler bütün kıtada yıpratıcı bir hasar olarak beliriyor.
SSCB`nin dağılmasından sonra bir süre sendeleyen Rusya eski gücünü kavuşmak için olağan gücü ile çabalıyor. Asya kıtasında Çin ve Japonya gibi ülkeler de dünya siyasetinde aktör olmaya hevesli gözüküyorlar.
Osmanlı İmparatorluğu`nun dağılması ile uzun süre çıkış yakalayamayan Türkiye`nin güçlenmesi hem Ortadoğu`da güçlü bir iradenin belirmesi demekti hem de Avrupa-Asya çemberindeki değişimler adına önemli idi.
Son yıllarda Ortadoğu`da meydana gelen gelişmeleri tüm dünya büyük bir dikkatle izlemekte. Ortadoğu`dan çıkabilecek olağan bir siyasi güç Avrupa-Asya-Ortadoğu arasında yeni bir rekabetin de habercisi olacaktır. Eğer Arap ülkeleri bu badireyi atlatmayı başarırsalar bölgede yeni harita değişiklikleri olacaktır.
Bu gelişmeler etrafında olan biteni izleyecek ve dünya üzerindeki yeni değişimler ile heyecanlanacağız.Ulus-devlet ideolojisinin de tarihe karışmak üzere olduğu bu zaman artık üzerindeki bitkin ruh halini atıp yeni bir ruha bürünmeye muhtaç. Olağanüstü bir gelişme olmazsa 21. yüzyıl dünya dengelerinin değişeceği, yeni bir medeniyet teşekkülünün etraflıca bir hâl alacağı bir yüzyıl olacak gibi görünmektedir. Nasıl bir dünya ile selamlaşmak üzereyiz. Bekleyip, göreceğiz!
M. Sait Aktaş'ın Yazısı.